BÖLÜM 12: DİJİTAL ÇAĞDA ÖĞRETMEN DESTEĞİ
12.7 GELECEĞİ İNŞA ETMEK
12.7.1 Değişimin gerekçesi
Bu kitap, eğer öğrencilerimizi dijital bir çağda yaşama hazırlamak istiyorsak, öğretim yöntemleri konusunda daha fazla şey öğrenmemiz ya da daha doğru bir şekilde söylemek gerekirse öğrenme ve öğretmeye farklı bir açıdan yaklaşmamız gerektiğini söylüyor. Bu kitabın ortaya koyduğu argüman, şöyle devam ediyor:
1. İşverenler, iş dünyası, öğrenenlerin bizzat kendileri ve hatırı sayılı miktarda eğitimci, öğrencilerin dijital dünyada ihtiyaç duyacağı türde bilgi ve becerileri geliştirmeleri gerektiğini kuvvetle iddia ediyor.
2. Bütün ‘içeriğe’ İnternet üzerinden kolaylıkla ve ücretsiz olarak erişilebildiği dijital çağda ihtiyaç duyulan bilgi ve beceriler, mezunların aşağıdaki konularda uzmanlık sahibi olmasını zorunlu kılıyor:
- bilgi yönetimi (bilgiyi bulma, değerlendirme ve uygun biçimde uygulama yetisi);
- BT bilgi ve becerileri;
- kişilerarası iletişim becerileri (sosyal medyanın uygun kullanımı dahil);
- bağımsız ve yaşam boyu öğrenme becerileri;
- entelektüel beceriler:
- bilgiyi yapılandırma;
- sorgulama;
- eleştirel çözümleme;
- problem çözme;
- yaratıcılık
- işbirliğine dayalı öğrenme ve ekip çalışması;
- çoklu görevler ve esneklik.
Tüm bu beceriler, bütün konu alanları ve disiplinler ile ilişkilidir ve bu konu alanıyla bütünleştirilmeleri gerekir. Bu becerilere sahip olan öğrenciler, değişken, bilinmez, karmaşık ve belirsiz bir dünyaya daha iyi hazırlanmış olacaklardır.
3. Bu tür bilgi ve becerileri geliştirmek için, öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının açık ve net öğrenme çıktıları ortaya koymaları ve böyle bilgi ve becerilerin geliştirilmesini destekleyecek öğretim yöntemlerini seçmeleri gerekmektedir. Tüm becerilerin geliştirilmesinde alıştırma ve uygulama yapmanın önemli olduğunu düşündüğümüzde, bu becerileri uygulamaları için öğrencilere bol bol fırsat vermemiz önemli olacaktır. Bunun anlamı, bilgi aktarımı odaklı bir modelden öğrencinin daha fazla ve daha aktif katılım sağladığı öğrenci merkezli bir öğretime geçmemiz ve yalnızca içeriğin öğrenilip öğrenilmediğini değil becerilerin edinilip edinilmediğini de ölçen yeni değerlendirme yöntemlerini kullanmamız gerektiğidir.
4. Tam zamanlı üniversite öğrencilerine eklenen halihazırda eğitimli yaşam boyu öğrenenler ve farklı nedenlerle eğitim sisteminin dışında kalmış olan ve ikinci bir şans arayan yarı zamanlı öğrencilerle giderek artan öğrenci çeşitliliğine bağlı olarak, yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin sağladığı zaman ve mekan bağımsız öğrenme olanaklarının da desteğiyle, yepyeni ders verme biçimlerine ihtiyaç duyulmaktadır: kampüs tabanlı yüz yüze öğrenme, harmanlanmış öğrenme, tamamen çevrimiçi ders ve programlar gibi…
5. Çevrimiçi ve harmanlanmış öğrenmeye geçiş ile öğrenme teknolojilerinin giderek daha sık kullanılır olması, öğretmenlere ve öğretim elemanlarına daha çok seçenek sunmaktadır. Bu teknolojileri iyi kullanabilmek için, öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının yalnızca farklı teknoloji türlerinin güçlü ve zayıf yönlerini bilmeleri yetmez. Aynı zamanda, öğrencilerin de en iyi nasıl öğrendikleri konusunda bilgi sahibi olmaları gerekir. Bunu yapabilmek için de:
- öğretme ve öğrenmeye dair yapılan araştırmaları;
- farklı bilgi kavramlarına ilişkin (epistemoloji) farklı öğrenme kuramlarını;
- farklı öğretim yöntemlerini ve bu yöntemlerin güçlü ve zayıf yönlerini
bilmeleri gerekir. Bu temel olmadan, öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının alışkın oldukları tek model olan (ancak dijital çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerin geliştirilmesi açısından oldukça sınırlı olarak nitelendirebileceğimiz) ders anlatım ve tartışma modelinden uzaklaşmaları oldukça güçtür.
6. Bu güçlükler, özellikle de üniversitelerde kritik bir duruma gelmiştir. Çoğu Batı ülkesinde, bir üniversitede öğretim elemanlığı yapmak için ‘pedagojik formasyon’ veya eğitim alma niteliği aranmamaktadır. Bununla beraber, bir öğretim üyesi zamanının en az yüzde 40’ını sınıfta geçirmektedir. Sözleşmeli öğretim elemanları veya okutmanlarda ise bu oran çok daha yüksektir. İlk ve ortaöğretimde görev yapan öğretmenler ve okutmanlar için de, daha az düzeyde olsa bile, aynı güçlükten söz etmek mümkündür: konu alanında bilgi ve deneyim sahibi olan profesyonellerin, dijital çağda öğretim yapmak için gereken bilgi ve becerilere sahip olmaları nasıl sağlanabilir?
7. Kurumlar, dijital çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerin geliştirilmesini kolaylaştırmak veya bu sürece ket vurmak için gerekli güce sahiptir. Kurumların bu süreci kolaylaştırmak için şunları yapması gerekir:
- her düzeydeki öğretim personelinin, dijital çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerin geliştirilmesi için ihtiyaç duyulan yeni teknolojiler ve öğretim yöntemleri konusunda yeterli eğitim almasını temin etmek;
- öğretmenler ve öğretim elemanları için gereken teknoloji desteğini sağlamak;
- istihdam koşullarının ve sınıf büyüklüklerinin, dijital çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri geliştirecek şekilde öğretim yapılmasına olanak sağlamasını temin etmek;
- dijital çağda ihtiyaç duyulan öğretim biçimini destekleyecek pratik ve tutarlı bir kurumsal strateji geliştirmek ve uygulamak.
12.7.2 Kendi geleceğinizi inşa etmek
Hükümetler, kurumlar ve öğrenciler öğretme ve öğrenmede başarıyı sağlamak için kendileri çaba sarf etseler de, son tahlilde sorumluluk ve bir noktaya kadar güç öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının elindedir. Bu derecede özgür ve tercih edildiği şekilde çalışma olanağı, belki de başka hiçbir meslekte yoktur.
Dijital çağda ihtiyaç duyulan öğretim biçimini oluşturabilmenizde size yardımcı olmak amacıyla, Ek 1’de bir alıştırma verilmektedir. Alıştırmada, bu kitapta ana başlıkları verilen rehber ilkeleri uygulayarak öğrencileriniz için daha zengin bir öğrenme ortamını nasıl oluşturacağınız yer almaktadır.
Sağlam bir bilgi ve deneyim temeline sahip olma önemliyse de, bir öğretmen için vizyon ve hayal gücünden daha önemli bir nitelik olduğunu düşünmüyorum. Bu kitap, geleceğin öğretim olasılıklarına bir bakış sağlamaya çalışıyor; ancak o geleceğin de keşfedilmesi gerekiyor. Piyasanın talepleri, toplumun etik ve ahlaki nitelikleri, değişen teknolojiler ve öğrenme ihtiyaçlarının çeşitliliği, öğretmenlerden ve öğretim elemanlarından beklenen yanıtı etkileyen faktörlerin karmaşık bir kokteyli gibi…
Bu kitap, bu değişken, bilinmez, karmaşık ve belirsiz dünyada karar verebilmek için size bir temel sunmayı hedefliyor. Kitabı, muhtemel bir gelecek senaryosu (Senaryo J) ile bitirmek istiyorum. Ama unutmayın: dünyanın gelecekte ihtiyaç duyacağı mezunların eğitiminde yeni öğretim yöntemlerini keşfedenler yine öğretmenler ve onların hayal güçleri olacaktır. Bu kitabın, size bu yolculuğunuzda destek olacağını ümit ediyorum.
Etkinlik 12.7 Kendinize bir gelecek senaryosu yazın
1. Senaryo G’yi ve/veya kitaptaki diğer senaryoları okuyun. Şimdi kendi senaryonuzu yazmayı deneyin. Elinizdeki mevcut kaynakları veya kurum politikalarını dikkate almayın.
2. Yazdığınız senaryonun hayata geçmesi için, çalıştığınız kurumda nelerin değişmesi gerekir?
Önemli Noktalar
1. İşverenler, iş dünyası, öğrenenlerin bizzat kendileri ve hatırı sayılı miktarda eğitimci, öğrencilerin dijital dünyada ihtiyaç duyacağı türde bilgi ve becerileri geliştirmeleri gerektiğini kuvvetle iddia ediyor.
2. Bütün ‘içeriğe’ İnternet üzerinden kolaylıkla ve ücretsiz olarak erişilebilen dijital çağda ihtiyaç duyulan bilgi ve beceriler, mezunların aşağıdaki konularda uzmanlık sahibi olmasını zorunlu kılıyor:
- bilgi yönetimi (bilgiyi bulma, değerlendirme ve uygun biçimde uygulama yetisi);
- BT bilgi ve becerileri;
- kişilerarası iletişim becerileri (sosyal medyanın uygun kullanımı dahil);
- bağımsız ve yaşam boyu öğrenme becerileri;
- entelektüel beceriler:
- bilgiyi yapılandırma;
- sorgulama;
- eleştirel çözümleme;
- problem çözme;
- yaratıcılık
- işbirliğine dayalı öğrenme ve ekip çalışması;
- çoklu görevler ve esneklik.
Tüm bu beceriler, bütün konu alanları ve disiplinler ile ilişkilidir ve bu konu alanıyla bütünleştirilmeleri gerekir. Bu becerilere sahip olan öğrenciler, değişken, bilinmez, karmaşık ve belirsiz bir dünyaya daha iyi hazırlanmış olacaklardır.
3. Bu tür bilgi ve becerileri geliştirmek için, öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının açık ve net öğrenme çıktıları ortaya koymaları ve böyle bilgi ve becerilerin geliştirilmesini destekleyecek öğretim yöntemlerini seçmeleri gerekmektedir. Tüm becerilerin geliştirilmesinde alıştırma ve uygulama yapmanın önemli olduğu göz önüne alındığında, bu becerileri uygulamaları için öğrencilere bol bol fırsat verilmesi önemli olacaktır. Bunun anlamı, bilgi aktarımından öğrencinin daha fazla ve daha aktif katılım sağladığı, öğrenci merkezli bir öğretime geçilmesi ve yalnızca içeriğin öğrenilip öğrenilmediğini değil becerilerin edinilip edinilmediğini de ölçen yeni değerlendirme yöntemlerinin kullanılması gerektiğidir.
4. Tam zamanlı üniversite öğrencilerine eklenen halihazırda eğitimli yaşam boyu öğrenenler ve farklı nedenlerle eğitim sisteminin dışında kalmış olan ve ikinci bir şans arayan yarı zamanlı öğrencilerle giderek artan öğrenci çeşitliliğine bağlı olarak, yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin sağladığı zaman ve mekan bağımsız öğrenme olanaklarının da desteğiyle, yepyeni ders verme biçimlerine ihtiyaç duyulmaktadır: kampüs tabanlı yüz yüze öğrenme, harmanlanmış öğrenme, tamamen çevrimiçi ders ve programlar gibi…
5. Çevrimiçi ve harmanlanmış öğrenmeye geçiş ile öğrenme teknolojilerinin giderek daha sık kullanılır olması, öğretmenlere ve öğretim elemanlarına daha çok seçenek sunmaktadır. Bu teknolojileri iyi kullanabilmek için, öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının yalnızca farklı teknoloji türlerinin güçlü ve zayıf yönlerini bilmeleri yetmez. Aynı zamanda, öğrencilerin de en iyi nasıl öğrendikleri konusunda bilgi sahibi olmaları gerekir. Bunu yapabilmek için de:
- öğretme ve öğrenmeye dair yapılan araştırmaları;
- farklı bilgi kavramlarına ilişkin (epistemoloji) farklı öğrenme kuramlarını;
- farklı öğretim yöntemlerini ve bu yöntemlerin güçlü ve zayıf yönlerini
bilmeleri gerekir. Bu temel olmadan, öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının alışkın oldukları tek model olan (ancak dijital çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerin geliştirilmesi açısından oldukça sınırlı olarak nitelendirilebilecek) ders anlatım ve tartışma modelinden uzaklaşmaları oldukça güçtür.
6. Bu güçlükler, özellikle de üniversitelerde kritik bir duruma gelmiştir. Çoğu Batı ülkesinde, bir üniversitede öğretim elemanlığı yapmak için ‘pedagojik formasyon’ veya eğitim alma niteliği aranmamaktadır. Bununla beraber, bir öğretim üyesi zamanının en az yüzde 40’ını sınıfta geçirmektedir. Sözleşmeli öğretim elemanları veya okutmanlarda ise bu oran çok daha yüksektir. İlk ve ortaöğretimde görev yapan öğretmenler ve okutmanlar için de, daha az düzeyde olsa bile, aynı güçlükten söz etmek mümkündür: konu alanın bilgi ve deneyim sahibi olan profesyonellerin, dijital çağda öğretim yapmak için gereken bilgi ve becerilere sahip olmaları nasıl sağlanabilir?
7. Kurumlar, dijital çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerin geliştirilmesini kolaylaştırmak veya bu sürece ket vurmak için gerekli güce sahiptir. Kurumların bu süreci kolaylaştırmak için şunları yapması gerekir:
- her düzeydeki öğretim personelinin, dijital çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerin geliştirilmesi için ihtiyaç duyulan yeni teknolojiler ve öğretim yöntemleri konusunda yeterli eğitim almasını sağlamak;
- öğretmenler ve öğretim elemanları için gereken teknoloji desteğini sağlamak;
- istihdam koşullarının ve sınıf büyüklüklerinin, dijital çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri geliştirecek şekilde öğretim yapılmasına olanak sağlamasını temin etmek;
- dijital çağda ihtiyaç duyulan öğretim biçimini destekleyecek pratik ve tutarlı bir kurumsal strateji geliştirmek ve uygulamak.
8. Hükümetler, kurumlar ve öğrenciler öğretme ve öğrenmede başarıyı sağlamak için kendileri çaba sarf etseler de, son tahlilde sorumluluk ve bir noktaya kadar güç öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının elindedir.
9. Dünyanın gelecekte ihtiyaç duyacağı mezunların eğitiminde yeni öğretim yöntemlerini keşfedenler yine öğretmenler ve onların hayal güçleri olacaktır.
Geri bildirim / Hatalar