BÖLÜM 12: DİJİTAL ÇAĞDA ÖĞRETMEN DESTEĞİ

12.2 DİJİTAL ÇAĞIN ÖĞRETMENLERİNİN MESLEKİ GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ

image
Şekil 12.2 Bir mesleki gelişim çalıştayından

12.2.1 İhtiyaç

Kuzey yarı kürenin birçok ülkesinde Ağustos ayının ortası geldiğinde, öğretmenlerin hizmet-içi eğitim ve mesleki gelişim seminerleri bitmiş olur ve herkes çoktan hak ettikleri tatillerine başlar. Bu eğitimlerde binlerce öğretmen bir öğrenme yönetim sistemini kullanmayı öğrenmiş, yüzlercesi de elektronik portfolyolar, mobil öğrenme ve açık eğitim kaynakları gibi yeni teknolojilerle tanışma fırsatı bulmuş olur. Daha az sayıda öğretmen ise, yeni teknolojilerin sağladığı potansiyel üzerine yapılandırılmış yeni öğretim yöntemleriyle tanışır. Bunların tümü son derece güzel, ancak dijital çağda öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının karşı karşıya kaldığı ihtiyaçlar açısından bir o kadar yetersiz eğitimlerdir.

12.2.2 Kırık dökük bir mesleki gelişim modeli

Üniversitelerde öğretim üyeleri doktora çalışmaları üzerinden araştırma yapmak konusunda eğitilirler; ancak öğretim yöntemleri konusunda eğitim almak gibi bir zorunlulukları yoktur. En iyi ihtimalle, öğretim üyesi olarak atandıklarında gönüllü bir mesleki gelişim programına katılırlar. Doktora sonrası çalışmada bulunan öğrencilere öğretime hazırlık amaçlı kısa süreli eğitimler veya sertifika programları verilse de, bu eğitimlere katılım gönüllülük esasına dayalıdır ve katılımcı sayısı son derece azdır. Aslına bakılırsa lisansüstü öğrenciler öğrenme teknolojileriyle deneysel çalışmalar yapmaya veya mesleki gelişim programlarına katılmaya ilgi duysalar bile, araştırmalarından uzaklaşacakları gerekçesiyle çoğu zaman danışmanları tarafından vazgeçirilmektedir. Sözleşmeli öğretim üyelerinin kullanılmasındaki artış, bu sorunu daha da büyütmektedir (bkz. Bölüm 12.4). Sözleşmeli oldukları için eğitime katıldıkları süreler için de ödeme almaları gerekmekte, ancak üniversiteler sözleşmeleri bitince başka bir üniversiteye geçebilecek olan bir çalışana eğitim verip edindiği bilgi ve becerileri başka bir kuruma götürmelerine sıcak bakmamaktadır.

İki yıllık okullarda durum biraz daha farklıdır. Çoğu okulun bulunduğu bölgede, eyalet, bölge veya il bazında bir Öğretim Elemanı Diploma Programı bulunmaktadır. Bazı okullar, öğretim elemanlarının işe başlar başlamaz bu programa kayıt yaptırmasını zorunlu tutmaktadır. Bununla birlikte, bu programların büyük çoğunluğu çevrimiçi veya harmanlanmış öğrenmeyi dikkate alacak şekilde güncellenmemiştir. Bir süre önce böyle bir programın incelenmesinde dışarıdan hakemlik yapmıştım. Eğitim programında çevrimiçi veya harmanlanmış öğrenmenin ismi dahi geçmiyordu. Programda tartışılan teknolojilerin büyük çoğunluğu en azından 20 yıllıktı.

Hizmet öncesi düzeyde kapsamlı ve sistematik bir eğitimin olmaması, hem nitelik hem nicelik açısından çeşitli biçimlerde karşımıza çıkan sürekli mesleki gelişim ve hizmet-içi eğitim üzerine önemli bir yük bindirmektedir. Bütün bunların ötesinde, mesleki gelişim, katılımcının isteğine bağlı olan tamamen gönüllü bir etkinliktir. Diğer bir deyişle, öğretmenler veya öğretim elemanları öğrenme ve öğretme ile ilgili hizmet-içi eğitimlerin veya atölye çalışmalarının hiçbirine katılmayıp mesleki gelişimlerine harcayacakları süreyi araştırma yaparak kullanmak isteyebilirler. Christensen Hughes ve Mighty (2010), üniversitelerde görev yapan tüm öğretim üyelerinin yalnızca yüzde 10’unun öğretim yöntem ve teknikleri ile ilgili mesleki gelişim etkinliklerine katıldıklarını ve katılanların büyük çoğunluğunun zaten eğitime ihtiyacı olmayan mükemmel öğretmenler olduklarını iddia etmektedir.

Son olarak, çoğu öğretim üyesi ve öğretim elemanı sınıfta kullandıkları öğretim uygulamalarını deneysel olarak elde edilmiş kanıtlara veya farklı yaklaşımların etkililiğine dayandırmamaktadır. Christensen Hughes ve Mighty’nin (2010) yüksek öğretimde öğrenme ve öğretme konusunda yapılan araştırmaları derledikleri çalışmalarının açılış bölümünde editörler şöyle der:

‘…araştırmacılar, yüksek öğretimde öğrenme ve öğretmeyle ilgili birçok bilgiye ulaşmıştır, ancak bu bilginin edinimi ve yayılımı sınırlı olmuştur. Dolayısıyla, öğretim üyelerinin öğretim uygulamaları ve üniversite öğrencilerinin öğrenme deneyimlerine ilişkin eğitim araştırmalarının etkisi kayda değer bir düzeyde olmamıştır.’

Aynı kitapta, Queens Üniversitesi’nden Christopher Knapper şöyle demiştir (s. 229-230):

‘Birçok uluslararası çalışmadan elde edilen ampirik kanıtlar, yüksek öğretimde yaygın olarak kullanılan öğretim uygulamalarının çağdaş toplumun talep ettiği türde bir öğrenmeyi desteklemediğini göstermektedir…. Öğretim uygulamaları çoğunlukla didaktik bir yaklaşımı ön plana almakta, öğrencilerin değerlendirilmesi sıklıkla önemsiz ve sıradan kalmakta ve öğretim programları da yaşam boyu ve çok yönlü becerilerden çok içeriğe yoğunlaşmaktadır….

[Bununla birlikte] öğretim yöntemlerinin ve öğretim programı tasarımının derinlemesine, özerk ve yansıtıcı öğrenme üzerindeki etkisine dair araştırmalardan elde edilen inanılmaz boyutta kanıtlar bulunmaktadır. Yine de öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu bu bilgilerden habersiz olduğundan, öğretim uygulamalarına araştırma kanıtlarından ziyade gelenekler hakimdir.’

Bu kitap, dijital çağda iyi öğretim yapmak için gereken şeyleri sıfırdan icat etmemiz gerekmediğini göstermektedir. Bu konuyla ilgili oldukça iyi bir alanyazın ve kabul edilmiş iyi uygulamalar bulunmaktadır; ancak Christensen Hughes ve Mighty’nin de işaret ettiği gibi, öğretmen ve öğretim elemanlarının büyük çoğunluğu olmasa da birçoğu bu standartlardan ya haberdar değildir ya da bu standartları gözardı etmeye devam etmektedir.

12.2.3 Sistemin niçin değişmesi gerekiyor?

Üniversite eğitiminin birkaç elit öğrencinin erişimiyle sınırlı olduğu zamanlarda, öğretim üyelerinin öğrencileriyle bire bir, yakın bir ilişkisi vardı ve formal bir pedagoji eğitimi almadan da süreci yönetmek mümkündü. Bugün artık durum çok farklı… Öğretim üyeleri, farklı becerilere ve yeteneklere sahip olan ve çok çeşitli biçimlerde öğrenen heterojen öğrenci gruplarından oluşan kalabalık sınıflarda öğretim yapmak zorundalar. İçerik olarak bilgiye olan vurgu değişerek, yerini süreç olarak bilgiye bırakıyor. Bilgi tabanlı toplumun ihtiyaç duyduğu beceri ve yeterlilikleri geliştirecek öğretim yöntemlerinin tercih edilmesi gerekiyor. Hepsinden öte, sürekli değişen teknoloji, öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının öğretim ortamına en uygun teknolojileri seçip kullanmalarına yardımcı olacak bir analitik çerçeveye sahip olmasını gerektiriyor.

Özellikle de İnternetin okul, araştırma, iş ve günlük yaşam üzerindeki inanılmaz etkisi, bizi öğretim yöntemlerimizi yeniden düşünmemiz için zorluyor; çünkü ancak böylece öğrencilerimizin bilgi tabanlı bir toplumda ihtiyaç duyacakları bilgi ve becerileri geliştirmelerini sağlayabiliriz. Bu da, öğretmenlerimizi ve öğretim elemanlarımızı öğretimin günümüz koşullarında gereken standartlarla ölçülüp değerlendirildiği kapsamlı ve sistematik bir şekilde eğitmemiz gerektiğini söylüyor.

Tamamen çevrimiçi veya harmanlanmış öğrenmeye geçiş, öğretim üyelerinin ve diğer öğretim elemanlarının çok daha yüksek standartlarda eğitim almasını gerektirir. Bu eğitim, bir öğrenme yönetim sisteminin veya iPad’in nasıl kullanılacağı ile ilgili bir eğitimden fazlasıdır. Teknoloji kullanımının, öğrencilerin nasıl öğrendiği, bilginin farklı medya türleri aracılığıyla nasıl sunulduğu ve işlendiği, öğrencilerin öğrenme için farklı duyularını nasıl kullandığı gibi olgularla birleştirilmesi gerekir. Bu süreçte farklı öğrenme yaklaşımlarının ve teknolojinin bu yaklaşımların her biriyle en etkin şekilde nasıl çalıştığının incelenmesi söz konusu olmalıdır. Hepsinin ötesinde, teknoloji kullanımının belirli bir konu alanının özel gereksinimleriyle birlikte düşünülmesi gerekir.

Çevrimiçi öğretim deneyimi veya becerisi olmayan öğretim üyelerine ve diğer öğretim elemanlarına destek vermek üzere öğrenme teknolojileri destek birimlerinin kurulmasıyla, çevrimiçi ve harmanlanmış öğrenmeye geçiş kolaylaştırılmıştır. Son derece gerekli olsa da, çevrimiçi ve harmanlanmış öğrenme gelişmeye devam ettikçe bu tür birimleri yaygınlaştırmak çok pahalı bir hal alacaktır (Bates & Sangrà, 2011). Gerekli eğitimi hizmet öncesi dönemde verip, öğrenme teknolojisi birimlerinin yeni teknolojiler geliştikçe yeni öğrenme ve öğretme yöntemlerinin AR-GE çalışmalarına, eğitimlere ve mesleki gelişim etkinliklerine yoğunlaşması çok daha maliyet-etkin bir yaklaşım olacaktır.

12.2.4 Ne yapılması gerekiyor?

Problemi tanımlamak, problemi çözmekten çok daha kolaydır. Üniversite kültürü, mevcut sistemi koruma altına almıştır. Statüko, yani mevcut duruma ilişkin argüman olarak genellikle akademik özgürlük kullanılmakta ve üniversite sistemindeki sendikalar öğretim elemanlarının normal ders yüklerinin üzerinde eğitim için harcadıkları zamanın tamamı için ilave ödeme yapılması gerektiği konusunda ısrar etmektedir. Bates ve Sangrà’nın da (2011) işaret ettiği gibi, bu bir sistem sorunudur. Bir üniversitenin, en iyi genç araştırmacılarını mesleki eğitimin şart koşulmadığı başka bir eğitim kurumuna kaptırmak istememesi mesleki gelişime bakışını da etkilemektedir.

Bu soruna yönelik olarak farklı yollar izlenebilir. Benim sunduğum örnek strateji aşağıdaki gibidir:

12.2.4.1 Ortada bir sorun olduğunu kabul edin

İlk olarak kurum yöneticilerinin, öğretmenlerin, öğretim elemanlarının ve öğretim üyelerinin, ilgili sendikaların, kalite güvence kurullarının ve finansman kuruluşlarının burada büyük bir sorun olduğunu anlaması ve kabul etmesi gerekir. Bilgi ve beceri sahibi öğretmenlerin yetiştirilmesi (ki okullarda ve üniversitelerde ihtiyacımız olan budur) eğitimsel bir konu olduğu kadar, bir ekonomik kalkınma konusudur. Dijital çağda ihtiyaç duyulan bilgi ve becerilere sahip bireyler yetiştirmek istiyorsak, öncelikle öğretmenlerin böyle becerileri nasıl geliştireceklerine dair kendilerinin bilgi sahibi olması ve bu tür becerilerin geliştirilmesinde hem öğrenme teknolojilerinin hem de çevrimiçi öğrenmenin kilit unsurlar olduğunu kabul etmesi gerekir.

12.2.4.2 Lisansüstü birimlerden başlayın

Meslek yaşamlarının ortasında veya sonuna doğru çalışma sürelerinden önemli dönemleri eğitime ayırmalarını istemektense, öğretim elemanlarını kariyerlerinin en başında doğru bir şekilde hazırlamak, hem daha ekonomik hem de daha etkili olacaktır. Teknoloji zaman içerisinde değişecek olsa bile, öğretme ve öğrenmenin temel unsurları hemen hemen aynı kalacaktır. Dolayısıyla, bu sorunun hizmet öncesi dönemde ele alınması gerekmektedir. Üniversitelerde öğretim üyesi olarak çalışmak isteyenler için, doktora ve doktora sonrası dönemi inceleyerek yüksek öğretimde öğretim yapma konulu ders ve uygulamalara yeterli zaman ayrılmasını sağlamak veya öğretim ve araştırma becerilerinin geliştirilmesine yönelik olarak paralel bir yol belirlemek uygun olacaktır.

12.2.4.3 Sistemin tamamını kapsayacak bir yaklaşım izleyin

İdeal olarak, ulusal veya bölgesel üniversiteler birliklerinin, yükseköğretim kurullarının veya okul kurullarının bir araya gelerek, tüm öğretmenler ve öğretim elemanları için kapsamlı bir eğitim sistemi geliştirmeleri ve bu tür eğitim programlarını düzenli olarak güncellemeleri gerekir. Benzer şekilde, öğrenme teknolojisi birimleri ve mesleki gelişim birimlerinde görev yapan uzman kişilerden oluşan çalışma grupları kurularak, öğrenme ve öğretme alanında alınan eğitimlerin meslekte yükselme ve istihdam kararlarında kullanılabilmesi için ortak bir plan ve standartların oluşturulması gerekir.

12.2.4.4 Standartları belirleyin

Sistemdeki çalışma gruplarının, her disiplinde öğretim yapmak için gerekli hizmet öncesi eğitimin ‘çekirdek’ öğretim programı, asgari standartları ve performans ölçütleri konusunda ortak bir karara varması gerekir. Bu standartlar, içinde yaşadığımız dijital çağın öğrencileri tarafından ihtiyaç duyulan bilgi ve becerileri içermelidir. Böyle bir eğitim sistemi uygulamaya girdikten sonra, eğitim-öğretim alanında tanınırlığı tescil edilmiş bir eğitim almadan hiç kimsenin yeni bir öğretim kadrosuna atanmaması gerekir.

Hizmet-içi mesleki gelişimde izlenecek stratejilerden biri de, her öğretmen veya öğretim elemanı için bireysel bir mesleki gelişim planı olması ve bu planın öğretmen/öğretim elemanı ile okul müdürü/bölüm başkanı tarafından her sene gözden geçirilmesi olacaktır. Tıp doktorlarının zorunlu mesleki gelişim programlarına benzer olarak, bu planın da yeni öğretim yöntemleri ve teknolojileri açısından düzenli olarak güncellenmesi gerekmektedir. Farklı konu alanları için, farklı bireysel mesleki gelişim planlarına ihtiyaç olacaktır.

12.2.4.5 Zamanlayıcı ve yürütücü olarak devleti kullanın

Devlet, yeterli bir hizmet öncesi ve hizmet-içi eğitim sisteminin kurulmasını ve işler halde olmasını okullar, meslek yüksek okulları ve üniversitelere bir finansman koşulu olarak koymalıdır. Sistemin yetkili makamları tarafından ortaya konmuş ve onaylanmış eğitim standartlarını takip etmeyen kamu kuruluşlarının finansman kaynakları dondurulmalıdır.

12.2.4.6 Öncelikle içeriden başlayın

Tamamen çevrimiçi ve harmanlanmış öğrenme ve öğretme teknolojileri, mesleki gelişimden ayrı olarak düşünülmemeli aksine mesleki gelişimin bütünleşik bir parçası olarak kabul edilmelidir. Buna bağlı olarak, mesleki gelişim birimlerinin öğrenme teknolojileri destek birimleriyle birleşerek kurum veya fakülte bazlı Öğrenme ve Öğretme Merkezleri haline getirilmesi gerekmektedir.

Şekil 12.2.4 Öğretmenler eğitim amaçlı teknoloji kullanımıyla ilgili beyin fırtınası yapıyor

12.2.5 Sonuç

Ana çalışma alanlarında formal bir eğitim almayan doktorların veya pilotların mesleklerini icra etmelerine izin vermemiz hayal bile edilemez. Üniversite düzeyinde öğretim yapmakla ilgili durum, aslında buna çok benzer… Üniversite düzeyinde ders vermek için gönüllü amatörlük sisteminden profesyonel ve kapsamlı bir sisteme geçiş yapmamız ve hizmet öncesi ve hizmet-içi öğretmen eğitiminde modern ve güncel bir öğretim programı takip etmemiz gerekmektedir. Elinizdeki bu kitap, en azından bu tür bir eğitimin öğretim programının temel unsurlarını ortaya koymaktadır.

Yukarıda, bu sistem sorununa yönelik bir takım çözüm önerileri ortaya koymaya çalıştım. Diğer bir çözüm önerisi de profesyonel uygulama toplulukları oluşturulması olabilir. Böyle bir çözüm üniversitede görev yapan öğretim üyeleri için kültürel olarak daha kabul edilebilir bir yöntem olsa da, kapsamlı ve sistematik bir çözüm olma ölçütünü karşılamamaktadır.

Çevrimiçi öğrenme ve yeni öğrenme teknolojileri ne sorunun kaynağıdır ne de çözüm yoludur. Bu teknolojiler, değişim için gerekli katalizör (hızlandırıcı faktör) özelliğine sahiptir. Öğrencilerimiz, iyi eğitimli öğretmenleri ve öğretim elemanlarını hak ediyorlar. Bugün en azından yüksek öğretimde içinde bulunduğumuz ve kimsenin dile getirmeye cesaret edemediği durum, kesinlikle kabul edilemez. Artık bunu çözüme kavuşturmanın zamanı gelmiştir.

Etkinlik 12.2 Mesleki gelişim ihtiyaçlarınızı belirleyin

1. Mesleki gelişim sisteminin ‘kırık dökük’ olduğuna inanıyor musunuz? Yüksek öğretimde olduğu kadar ilk ve orta öğretim için de aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Ya da sizin çalıştığınız kurumdaki eğitim sisteminin dijital çağda öğretim için yeterince etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

2. Üniversitelerde görev yapan öğretim üyelerine nasıl öğretecekleri konusunda eğitim vermek yerine, onları öğretim tasarımcıları ve medya prodüksiyon uzmanlarının olduğu çalışma gruplarına dahil etmek daha iyi olmaz mıydı?

3. Bu kitabı (veya bölümlerini) okuduktan sonra, kendi mesleki gelişim ihtiyacınız konusunda bir şeyler söyleyebiliyor musunuz? Çalıştığınız kurumdan bunun için destek alabilir misiniz?

4. Üniversitelerde, atama ve yükselme komisyonlarında öğretim üyelerinin kendileri yer alır. Bir üniversitenin akademik duruşunu ve kimliğini zayıflatmadan atama ve yükseltmede ders vermenin de etkili hale gelmesi için ne yapmak gerekir?

Kaynakça

Bates, A. and Sangrà, A. (2011) Managing Technology in Higher Education: Strategies for Transforming Teaching and Learning San Francisco: Jossey-Bass/John Wiley & Co.

Christensen Hughes, J. and Mighty, J. (eds.) (2010) Taking Stock: Research on Teaching and Learning in Higher Education Montreal QC and Kingston ON: McGill-Queen’s University Press, 350 pp

Knapper, C. (2010) ‘Changing Teaching Practice: Barriers and Strategies’ in Christensen Hughes, J. and Mighty, J. eds. Taking Stock: Research on Teaching and Learning in Higher Education Toronto ON: McGill-Queen’s University Press

Lisans

 Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisans için ikon

Dijital Çağda Öğretim Copyright © by A.W. (Tony) Bates is licensed under a Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisans, except where otherwise noted.

Bu Kitabı Paylaş

Geri bildirim / Hatalar

Yorumlar kapalıdır.