BÖLÜM 2: BİLGİNİN DOĞASI VE ÖĞRETİM SÜRECİ
2.5 YAPILANDIRMACILIK
2.5.1 YAPILANDIRMACILIK NEDİR?
Davranış ve öğrenmenin kurallara dayalı olduğu ve öğrenenin öğrenme üzerinde hiçbir kontrole sahip olmadığı (ya da çok az kontrol edebildiği) öngörülebilir ve değişmez koşullar altında işlediğine inanıldığı göz önüne alındığında, davranışçı öğrenme kuramı ile bilişsel öğrenme kuramının bazı ögelerinin belirlenimci olduğu söylenebilir. Ancak yapılandırmacılar, bilinçliliğin, özgür iradenin ve sosyal etkilerin öğrenme üzerindeki etkisini vurgularlar. Carl Rogers (1969) şöyle der:
‘her birey, kendisinin merkezi olduğu ve sürekli değişen bir deneyim dünyasında yaşar.’
Dış dünya da, işte bu özel dünya bağlamında yorumlanır. Bir süredir var olan ve insanoğlunun kişisel anlam arayışından kaynaklanan aktif ve özgür varlıklar olduğu inancı, yapılandırmacılığın önemli bir bileşenidir.
Yapılandırmacılar, doğası itibariyle bilginin öznel olduğuna ve sahip olduğumuz algıların uzlaşımı sonucunda karşılıklı kabul gördüğüne inanırlar. Bu görüşe göre, yeni bilgiyi bilenlerin bilmeyenlere aktarması ya da ezber yoluyla edinmeyiz; yeni bilgiyi inşa ederiz, yani oluştururuz. Yapılandırmacılar anlamın veya anlamanın, enformasyonu özümseyip var olan bilgilerimizle ilişkilendirdikten sonra bilişsel olarak işlemek suretiyle (bir başka deyişle düşünmek veya yeni enformasyon üstüne yansıtmak suretiyle) oluştuğuna inanırlar. Sosyal yapılandırmacılar ise, bu sürecin en iyi tartışma ve sosyal etkileşim yoluyla şekillendiğine inanırlar; böylece kendi anlayışımızın doğruluğunu diğerlerininkilerle karşılaştırıp sonuca ulaşırız. Bir yapılandırmacı, fizik kanunlarının bile insanlar tarafından kanıt, gözlem ve tümdengelimli akıl yürütme veya sezgisel düşünme yoluyla oluşturulduğu ve hatta daha da önemlisi belirli grupların (bu örnek içerisinde bilim insanlarının) doğru ve geçerli bilginin ne olduğu üzerinde ortak bir karara ulaştığı için var olduğuna inanır.
Yapılandırmacılar, bireylerin geçmiş deneyimlerine ve mevcut duruşlarına göre çevrelerini anlamlandırmak amacıyla bilinçli bir anlam arayışında olduğunu savunur. Bu aslında, kendi zihinleri içerisinde düzensizlikten bir düzen yaratma, tutarsızlıkları çözümleme ve dış gerçeklikleri önceki deneyimlerle uzlaştırma çabasıdır. Bu çaba, kişisel yansıtma ve yeni bilgi arayışından, fikirlerin diğerleriyle sosyal bağlantı içerisinde sınanmasına uzanan karmaşık ve çok yönlü bir süreçte hayata geçirilir. Bilinenler ve yeniler arasındaki ilişkinin keşfedilmesi, benzerlik ve farklılıkların bulunması ve varsayımların test edilmesi suretiyle problemler ve tutarsızlıklar çözüme ulaştırılır. Gerçek, her zaman belirsiz ve dinamiktir.
Yapılandırmacı kuramın sonuçlarından biri, her bireyin eşsiz olduğudur. Bunun nedeni, bireylerin etkileşimlerinde kendi farklı deneyimlerini kullanmaları ve dolayısıyla kendi kişisel anlam arayışlarının herkesten farklı şekilde sonuçlanmasıdır. Dolayısıyla, davranış öngörülebilir veya belirlenimci değildir; en azından bireysel düzeyde… Ki bu, yapılandırmacılığı bilişselcilikten ayıran en önemli özelliktir. Buradaki asıl nokta şudur: Yapılandırmacılara göre öğrenme, öğrenci, öğretmen ve diğerleri arasında iletişim ve etkileşim gerektiren sosyal bir süreçtir. Teknoloji bu sosyal sürecin yerine geçemez, ancak süreci kolaylaştırabilir.
2.5.2 YAPILANDIRMACI ÖĞRETİM YAKLAŞIMLARI
Birçok eğitimci için, öğrenmenin sosyal bağlamı çok önemlidir. Fikirler yalnızca öğretmenle değil, öğrencilerle, arkadaşlarla ve meslektaşlarla da sınanır. Bilgi ise, sosyal süreçler veya sosyal olarak yapılandırılmış kurumlar yoluyla edinilir: okullar, üniversiteler ve günümüzde giderek daha da yoğun olarak çevrimiçi topluluklar… Dolayısıyla ‘değerli’ olarak nitelendirilen bilgi de, aslında sosyal olarak yapılandırılır.
Yapılandırmacılar, öğrenmenin sürekli ve dinamik bir süreç olduğuna inanırlar. Kavramların veya ilkelerin anlaşılması, zaman içerisinde gelişir ve derinleşir. Örneğin küçük bir çocukken, sıcaklık kavramını dokunarak anlarız. Büyüdükçe, sıcaklığın ölçülebilir ve nicelenebilir bir kavram olduğunu fark ederiz: -20 derecenin çok soğuk olduğu gibi (-20 derecenin normal olarak nitelendirildiği Kanada veya Rusya gibi ülkelerde yaşıyorsanız durum farklı olabilir elbette)… Fen bilimlerini öğrenmeye başladıkça sıcaklığı farklı algılamaya başlarız: Önce bir enerji transferi biçimi olarak, daha sonra da atomların veya moleküllerin hareketleriyle ilişkili bir enerji formu olarak… Her ‘yeni’ bileşenin hem önceki kavrayışlarla veya anlamlarla hem de diğer ilgili kavramlarla (moleküler fizik ve kimya gibi) bütünleşmesi gerekir.
Dolayısıyla ‘yapılandırmacı’ öğretmenler, yansıtma, analiz ve bilgi tabakalarının bilinçli ve sürekli bir zihinsel işlem yoluyla aşamalı olarak yapılandırılması yoluyla, öğrenenlerin kendi kişisel anlamlarını geliştirmelerine önem verirler. Yansıtma, seminerler, tartışma forumları, küçük grup çalışmaları ve projeler, kampüs eğitiminde (Bölüm 3’de daha ayrıntılı tartışılacaktır) yapılandırmacı öğrenmeyi desteklemede kullanılan temel yöntemlerdir. Çevrimiçi iş birliğine dayalı öğrenme ve uygulama toplulukları ise, çevrimiçi öğrenmede kullanılan (Bölüm 4) önemli yapılandırmacı yöntemlerdir.
‘Uzmanlar’ tarafından önceden belirlenen bir dizi adım veya sürecin kullanılması suretiyle problem çözmeye nesnelci bir bakış açısından yaklaşmak mümkün olsa bile, yapılandırmacı bir yaklaşım da sergilenebilir. Problem çözmeye yapılandırmacı yaklaşımda öğretmenin rehberlik düzeyi, sıfır müdahaleden problemin çözümüne ilişkin bazı rehber ilkeler öne sürmeye veya öğrencileri problemin çözümüne ilişkin olası bilgi kaynaklarına yönlendirmeden belli çözümler üzerinde öğrencilerin beyin fırtınası yapmaya yönlendirilmesine kadar çeşitli yoğunluklarda kendini gösterebilir. Öğrenciler grup çalışması yapar, birbirlerine yardım eder ve probleme buldukları çözümleri karşılaştırırlar. Problemin tek bir ‘doğru’ çözümü olmayabilir, ancak problemin çözümü için belirlenen başarı kriterleri ışığında bazı çözümlerin diğerlerinden daha ‘uygun’ olduğu sonucuna varılır.
Görüldüğü gibi yapılandırmacılığın ‘dereceleri’ olabilir. Öğretmen, önce kendisini merkeze alıp ‘uygun’ çıktıların elde edilmesi için süreci yönlendirmeye yardım edebilir. Buradaki temel farklılık, öğrencilerin kendi anlamlarını oluşturmak, bunu ‘gerçekliğe’ göre sorgulamak ve sonuç olarak anlamı yapılandırmak için çalışmak ve çaba sarf etmek zorunda olduklarıdır.
Yapılandırmacılar, davranışçılardan farklı olarak, öğretmek için teknolojiye yaklaşırlar. Yapılandırmacı bir perspektiften bakıldığında beyin, mevcut bilgisayar programlarından daha esnektir, daha karmaşıktır ve uyum yeteneği daha fazladır. Duygu, motivasyon, özgür irade, değerler ve daha geniş yelpazede tüm insani hisler gibi insana özgü özellikler, insanın öğrenmesini bilgisayarların işleyişinden oldukça farklı bir hale getirir. Bu düşünceden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz: Bilgisayar bilimciler yazılımları yaparken, öğrenmeyi davranışcı bilgisayar programlamanın mevcut kısıtlamaları içerisinde hapsetmek yerine, insanların öğrenme sürecinin nasıl işlediğini yansıtacak ve öğrenmeyi destekleyecek şekilde çalışırlarsa, eğitime daha fazla katkı sağlayacaklardır. Bu konu, Bölüm 5.4’de ayrıntılı olarak tartışılacaktır.
Yapılandırmacı yaklaşımlar tüm bilgi alanlarına uygulanabilse de, yaygın olarak beşeri bilimler, sosyal bilimler, eğitim ve daha az nicel konu alanlarında kendini göstermektedir.
Etkinlik 2.5 Yapılandırmacılığın sınırlı yönleri nelerdir?
- Sizce hangi bilgi alanları en iyi yapılandırmacı yaklaşımla ‘öğretilir’ veya ‘öğrenilir’?
- Sizce hangi bilgi alanlarının yapılandırmacı yaklaşım kullanılarak öğretilmesi uygun olmaz?
- Neden böyle düşünüyorsunuz?
KAYNAKÇA
Rogers, C. (1969) Freedom to Learn Columbus, OH: Charles E. Merrill Publishing Co.
Yapılandırmacılık üzerine çok sayıda kaynak bulunmaktadır; ancak en iyi kaynakların büyük kısmı, eski eğitimci ve araştırmacıların orijinal kitaplarıdır. Bunlardan bazıları:
Piaget, J. and Inhelder, B., (1958) The Growth of Logical Thinking from Childhood to Adolescence New York: Basic Books, 1958.
Searle, J. (1996) The construction of social reality. New York: Simon & Shuster.
Vygotsky, L. (1978) Mind in Society: Development of Higher Psychological Processes Cambridge MA: Harvard University Press.
Geri bildirim / Hatalar