BÖLÜM 3: ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ: YÜZ YÜZE
3.2 SINIF TASARIM MODELİNİN TEMELLERİ
Kurumlarımız, kuruldukları zamanların bir yansıması gibi… Politik kalkınma ve politik çürümeye ilişkin ünlü yazısında, Francis Fukuyama (2011, 2014) bir devletin hayati işlevlerini yerine getiren kurumların zaman geçtikçe kuruldukları özgün yapıya sabitlenip, dış çevredeki değişimlere uyum sağlamada başarısız olduklarını öne sürer. Bu nedenle, günümüzde öğrenme ve öğretme halen daha uzun yıllar önce geliştirilmiş olan kurumsal yapılardan büyük ölçüde etkilendiğinden, modern eğitim sistemlerinin dayandığı kökleri incelemek zorundayız. Bu bağlamda, öncelikle geleneksel kampüs tabanlı öğretim modelinin dijital çağ için ne ölçüde yeterli olduğuna bakmalıyız.
Yaş sınıflandırmasına ve zaman birimlerine göre düzen sağlanan ve öğrencilerin gruplar halinde toplandığı geniş ölçekli okul veya üniversiteler sanayi toplumu için mükemmel bir çözümdü. Aslına bakılırsa, bugün bile varsayılan tasarım modeli olmaya devam eden ve ağırlıklı olarak fabrika modeline dayanan bu eğitsel tasarıma hala sahibiz…
Bazı tasarım modelleri geleneklerin içerisine o kadar gömülmüş haldedir ki sıklıkla kendimizi suyun içerisindeki bir balık gibi hissederiz: içinde yaşayıp nefes alabildiğimiz tek ortamın bu olduğunu düşünerek… Sınıf modeli buna çok güzel bir örnektir. Sınıf modelinde, öğrenciler, belirli bir dönem içerisinde (akademik yıl veya yarıyıl) günün belli saatlerinde, belli bir süre için, aynı yerde düzenli olarak bir araya gelen derslikler içerisine yerleştirilirler.
Bu model, 150 yıl kadar önce 19. yüzyılın sosyal, ekonomik ve politik bağlamı içerisinde alınmış bir kararın sonucudur. Bu tasarımda aşağıdaki koşullar dikkate alınmıştır:
- Sanayileşme (fabrikalar veya seri üretim gibi hem işi hem emeği düzene sokan ‘modeller’ vb.)
- Kırsaldan kentsel iş ve topluluklara göç (geniş ölçekli kurumların ortaya çıkmasına yol açmıştır)
- İşverenlerin gereksinimlerini karşılamaya yönelik kitle eğitimine geçiş ve hükümet, sağlık ve eğitim gibi devlet idaresindeki faaliyetlerin giderek genişlemesi ve büyümesi;
- Oy verme hakkı ve oy kullanacak daha iyi eğitimli bir toplum ihtiyacı;
- Zaman içerisinde eşitlik talebindeki artış ve beraberinde eğitime evrensel erişim ihtiyacı.
Ancak, bu 150 yıllık süreç içerisinde toplumumuzun değişimi oldukça yavaş olmuştur. Yukarıda saydığımız koşulların bir çoğu bugün geçerli olmasa bile, geriye kalanlar geçmiştekinden daha hafif de olsa devam etmektedir. Hala fabrikalar ve geniş ölçekli sanayi kuruluşları mevcuttur; ancak bugün daha büyük sosyal ve coğrafi hareket kabiliyeti olan küçük işletmeler de vardır. Hepsinin ötesinde ise, hem işin hem de eğitimin farklı biçimlerde düzenlenmesini olanaklı kılan yeni teknolojilerin önlenemez gelişimiyle karşı karşıyayız.
Bu söylediklerim, sınıf modelinin esnek olmadığı anlamına gelmiyor. Öğretmenler, uzun yıllardır, bu kurumsal çerçeve içerisinde farklı yaklaşımlar kullanıyor. Ancak kurumlarımızın nasıl yapılandırıldığı, öğretme biçimimizi önemli ölçüde etkiliyor. Dolayısıyla, günümüz toplumunda hala uygun ve geçerli olan sınıf modeli etrafında şekillenen yöntemleri incelemek ve hatta günümüz ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verebilecek yeni veya dönüştürülmüş kurumsal yapılar oluşturup oluşturamayacağımızı görmek zorundayız.
Kaynakça
Fukuyama, F. (2011) The Origins of Political Order: From Prehuman Times to the French Revolution New York: Farrar Strauss and Giroux.
Fukuyama, F. (2014) Political Order and Political Decay: From the Industrial Revolution to the Globalisation of Democracy New York: Farrar Strauss and Giroux.
Geri bildirim / Hatalar