BÖLÜM 6: EĞİTİMDE TEKNOLOJİ KULLANIMI
6.6 MEDYA ZENGİNLİĞİ
6.6.1 Medya zenginliğinin tarihsel gelişimi
Eğitim Teknolojisinin Kısa Tarihçesi’nde, eğitimde farklı medya türlerinin gelişimi özetlenmişti. Sözlü öğretme ve öğrenmeden başlayan özet, yazılı veya metinsel iletişim ve videolardan son olarak çoklu ve sosyal ortamlara kadar uzanmıştı. Bu iletişim yollarının her biri, medyanın zenginliğinde artışı da beraberinde getirmiştir. Zenginlik, enformasyonu işlemek için kaç duyunun ve yorum kabiliyetinin gerektiğiyle bağlantılıdır. Medya zenginliğini belirlemenin diğer bir yolu, bu medya aracılığıyla iletişim kurmak için işe koşulan sembol sistemlerini kullanmaktır. Yani metinsel materyal, ilk aşamalardan beri yalnızca kelimeleri değil görselleri ve çizimleri de içermektedir. Televizyon veya video, hem sesi hem de durağan ve hareketli resimleri içermektedir. Bugün artık çoklu ve sosyal ortamlar, metni, sesi, videoyu, animasyonları, simülasyonları, bilgisayarları ve ağ bağlantılarını İnternet aracılığıyla bir araya getirebilmektedir.
6.6.2 Medya zenginliği süremi
Yukarıda Şekil 6.6.2’de gösterildiği gibi, medya zenginliği ile ilgili de bir süremimiz var. Bir önceki süreme benzer şekilde, belli bir medyanın tasarımı, o medyanın süremin hangi noktasına yerleştirileceğini belirleyecektir. Örneğin Şekil 6.6.2’de, video kullanılan farklı öğretim formları mavi renkle gösterilmiştir. TED konuşmaları genellikle konuşan kafalardan ibaret olan anlatımlardır; gKAÇD’ların çoğunda olduğu gibi… Khan Academy, videolarında dinamik görseller ve seslendirme kullanmaktadır. Armando Hasudungan’ın bakteri yapısıyla ilgili YouTube videosu ise, elle yapılan çizimleri ve seslendirmeyi içermektedir. Eğitsel TV yayınlarında, daha da geniş yelpazede video teknikleri kullanılmaktadır.
Bununla beraber, zenginlik derecesi kullanılma şekliyle artıp azalsa da video, medya açısından her zaman radyodan veya ders kitaplarından daha zengin olacaktır. Radyo sembol sistemleri açısından hiçbir zaman zengin bir medya türü olmayacaktır, konuşan kafa videoları bile sembolik olarak radyodan daha zengindir. Burada örnek oluşturan (normatif) veya değerlendirici bir kanıda bulunmadığımı yine belirtmek isterim. Radyo, türün özelliklerini veya sembol sistemlerini tam olarak kullanmak anlamında ‘zengin’ bir medya olabilir. İyi hazırlanmış bir radyo programı, kötü yapılmış bir videodan eğitsel olarak daha etkili olacaktır. Ancak bilginin temsili bağlamında, medya zenginliği açısından radyonun sahip olduğu olanaklar, videonun sahip olduğu olanaklardan her zaman daha az olacaktır.
6.6.3 Medya zenginliğinin eğitsel değeri
Peki öğrenme ve öğretme için medyanın ne kadar zengin olması gerekir? Öğretim açısından baktığımızda, tek bir iletişim medya türüyle karşılaştırıldığında zengin bir medyanın çok daha fazla avantajı vardır çünkü zengin bir medya eğitmenin daha fazla şey yapabilmesini sağlar. Örneğin matematiksel akıl yürütme, deney, tıbbi prosedürler veya bir karbüratörün sökülmesi gibi süreçlerin veya prosedürlerin gözlenmesi için önceleri öğrencilerin belirli bir zaman ve yerde olması gerekirken, bu tür etkinlikler artık videoya kaydedilip öğrencilerin istedikleri zaman ve istedikleri yerden erişimlerine açılabilmektedir. Bazen, çok pahalı olan veya sınıf içerisinde gösterilmesi güç olan olaylar da animasyonlar, simülasyonlar, video kayıtları veya sanal gerçeklik yoluyla gösterilebilmektedir.
Bundan başka, her öğrenci diğer tüm öğrencilerle aynı görüntüyü almakta ve ustalaşana kadar süreci tekrar tekrar izleyebilmektedir. Etkinliklerin kaydedilmeden önce iyi hazırlanması, süreçlerin doğru ve net olarak gösterilmesini sağlayacaktır. Video kayıtlarının seslendirilmesi, birden fazla duyuya hitap edilmesine izin verecektir. Bir metin içerisindeki hareketsiz resimlerin üzerine ses eklenmesi gibi basit uygulamaların bile, tek bir iletişim medyası kullanılarak öğrenmeden daha etkili olduğu söylenmiştir (örneğin bkz. Durbridge, 1984). Khan Academy’nin videoları, bir araya getirildiğinde ses ve dinamik görsellerin ne kadar güçlü olabildiğini açıkça göstermektedir. Çoklu ve sosyal ortamlar ise, öğrenenleri bir araya getirme veya öğrenenlerin girdilerine yanıt verebilme gibi yetileriyle farklı bir zenginlik sağlamaktadır.
Öğrenen açısından baktığımızda ise, zengin medya türlerine temkinli yaklaşılmalıdır. Bu bağlamda, iki önemli kavramdan bahsetmek gerekir: bilişsel yüklenme ve Vygotsky’nin Yakınsal Gelişim Alanı. Bilişsel yüklenme, çok fazla enformasyonun öğrencilere çok karmaşık bir düzeyde veya enformasyonu özümsemelerine izin vermeyecek hızda sunulması sonucunda ortaya çıkar (Sweller, 1988). Vygotsky’nin Yakınsal Gelişim Alanı (YGA) ise, bir öğrencinin yardımsız ne yapabileceği ve yardımla ne yapabileceği arasındaki farktır. Zengin medya, çok miktarda enformasyonu çok kısa bir süre içerisinde sıkıştırarak verebilir. Bunun değeri, büyük ölçüde, öğrenenin bu enformasyonu yorumlamaya ne kadar hazır olduğuyla bağlantılıdır.
Örneğin, insan davranışlarının karmaşıklığını veya ileri düzey endüstriyel sistemleri göstermede bir belgesel son derece değerli olabilecekken, öğrencilerin belgeselden ne bekleyecekleri veya belgesel içerisinde gösterilebilecek kavram ve ilkeleri tanımlayabilecek hazırlığa sahip olmaları gerekir. Diğer taraftan, zengin medyanın yorumlanması, gösterim ve örneklerle öğretilebilecek bir beceridir (Bates ve Gallagher, 1977). YouTube videoları teknik nedenlerle yaklaşık sekiz dakika ile sınırlı olsa da, 50 dakikalık uzun videolardan çok daha kolay özümsenebilmektedir. Tekrar etmek gerekirse, zengin medyayı eğitim amaçlı olarak tam anlamıyla kullanabilmede öğrenenlere destek vermek açısından tasarım son derece önemlidir.
6.6.4 Basit medya mı zengin medya mı?
Öğretim amaçlı medya seçerken, ‘en zengin’ veya ‘en güçlü’ medya türüne yönelmek çok doğaldır. Peki niye video değil de ses kaydı kullanmalıyım? Aslında bunun için birçok neden var:
- Maliyet ve kullanım kolaylığı: Özellikle de aynı öğrenme hedefine ulaşılacaksa, bir ses kaydı kullanmak çok daha hızlı ve basit olabilir.
- Çok zengin medya türleri öğrencilerin dikkatlerini dağıtıp, öğretimin asıl önemli noktasını kaçırmalarına neden olabilir. Örneğin, kalabalık bir kavşaktaki trafik akışını göstermek için video kaydının kullanılması, yalnızca trafik örüntülerinin gözlemlenmesinden çok daha dikkat dağıtıcı ögeler içerecektir. Bu örüntüleri gösteren basit bir grafik veya animasyon çok daha faydalı olacaktır.
- Zengin medya türleri, öğrenme görevi için uygun olmayabilir. Örneğin, öğrencilerin belirli bir argümanı veya mantık zincirini takip etmeleri ve eleştirmeleri bekleniyorsa, mantık zinciri hakkında konuşan ve rahatsız edici tarza sahip bir eğitmenin ders anlatımındansa, bir metin daha fazla işe yarayabilecektir.
Genel olarak, her zaman önce en basit medyaya bakıp, eğer bu medya türü öğrenme hedeflerine ulaşılması için yeterli gelmiyorsa ancak o zaman daha karmaşık veya daha zengin bir medya türüne yönelmek en doğrusu gibi görünebilir. Ancak medya veya teknolojiyle ilgili seçim yaparken, medyanın zenginliği bir ölçüt olarak yer almalıdır; çünkü zengin bir medya, basit bir medyayla ulaşılamayacak veya ulaşılması güç olabilecek öğrenme hedeflerine ulaşılmasını sağlayabilir.
Medya ve teknolojinin öğrenme ve öğretmeye ilişkin kararları etkileyebilecek özelliklerini burada bitiriyoruz. Bir sonraki konuda, şimdiye kadar konuştuklarımızın bir özetini vereceğim.
Etkinlik 6.6 Medyanız ne kadar zengin?
- ‘Her zaman önce en basit medya türüne bakmak en iyisidir’ ilkesine katılıyor musunuz?
- Medya ve teknoloji kullanımına ilişkin karar verirken, medya türünün zenginliğinin ne kadar önemli olduğunu düşünüyorsunuz?
- Şekil 6.6.2’deki süreme yerleştirilen farklı medya türlerinin yerlerine katılıyor musunuz? Neden?
Yanıtlarınızı bizimle paylaşmak isterseniz, lütfen aşağıdaki yorum kutucuğunu kullanın.
Kaynakça
Bates, A. and Gallagher, M. (1977) Improving the Effectiveness of Open University Television Case-Studies and Documentaries Milton Keynes: The Open University (I.E.T. Papers on Broadcasting, No. 77).
Durbridge, N. (1984) Audio cassettes, in Bates, A. (ed.) The Role of Technology in Distance Education London: Routledge (re-published in 2014).
Sweller, J. (1988) Cognitive load during problem solving: effects on learning, Cognitive Science, Vol. 12
Vygotsky, L.S. (1987). Thinking and speech, in R.W. Rieber ve A.S. Carton (eds.), The collected works of L.S. Vygotsky, Volume 1: Problems of general psychology (pp. 39–285). New York: Plenum Press. (Original work published 1934).
Geri bildirim / Hatalar