BÖLÜM 8: EĞİTİMDE MEDYA TÜRLERİNİN SEÇİLMESİ VE KULLANILMASI: SECTIONS MODELİ

8.2 ÖĞRENCİ

Şekil 8.2 Malezya Eğitim Bakanlığı 2012’de belli koşullar altında öğrencilerin okula mobil cihazlarını getirmesine izin verileceğini açıkladı.
Resim: © NewStraightsTimes, 2012

SECTIONS modelinin ilk unsuru, öğrencilerdir.

Teknoloji ve medya türünün seçiminde, öğrencilerle ilgili olarak dikkate alınması gereken en az üç konu bulunmaktadır:

  • öğrenci demografisi;
  • erişim; ve
  • öğrencilerin nasıl öğrendiğine ilişkin farklılıklar.

8.2.1 Öğrenci demografisi

Kitlesel yükseköğretimden kaynaklanan en temel değişimlerden biri, üniversitelerde görev yapan eğitmenlerin çok farklı ve çeşitli bir öğrenci profiliyle karşı karşıya olduğudur. Giderek artan bu çeşitlilik, yalnızca yükseköğretimde görev yapan eğitmenler için değil tüm öğretmenler için bir mücadele alanı oluşturmaktadır. Yükseköğretim düzeyindeki eğitmenlerin tek bir ders içerisinde yaklaşımlarını değiştirerek öğrencilerin tüm farklılıklarına yanıt vermeleri çok yaygın görülen bir durum değildir. Bununla birlikte, giderek artan öğrenci çeşitliliği nedeniyle, artık tüm derslerin geniş bir yelpazede farklı yaklaşımlar ve öğrenme yolları dikkate alınarak geliştirilmesi gerekmektedir.

Özellikle de, hedef kitlenin gereksinimleri konusunda açık ve net olunmalıdır. Liseden çıkar çıkmaz bir yükseköğretim kurumuna kaydolan birinci ve ikinci sınıf öğrencilerinin, ilk senelerde üniversite düzeyinde çalışma yapmak konusunda daha fazla desteğe gereksinimi vardır. Bu öğrenciler henüz bağımsız birer öğrenen olmayabileceğinden, yalnızca teknoloji kullanarak çalışmalarını ve öğrenmelerini beklemek hata olacaktır. Ancak, elbette ki, bu süreçte sınıfiçi öğretimi desteklemek amacıyla teknoloji oldukça faydalı olabilecektir. Özellikle de yüz yüze öğretime alternatif bir yaklaşım olarak, aşamalı bir şekilde başlatılarak öğrencileri daha ilerde bağımsız öğrenmeye hazırlayacak şekilde sağlanırsa…

Diğer taraftan, daha önce yükseköğretim sisteminde yer almış ancak mevcut durumda işgücüne dahil öğrenciler için, teknoloji kullanarak tamamen uzaktan verilen bir program çok daha etkili ve ilgi çekici olacaktır. Bu öğrenciler çalışma becerilerini halihazırda geliştirmiş, bir aile yaşamına sahip, toplumun bir üyesi olan ve bu şekilde çalışmanın esnekliğini tercih ve takdir edecek profile sahiptir.

Üçüncü ve dördünci sınıf lisans öğrencileri ise, yüz yüze öğretim ile çevrimiçi çalışmanın bir araya geldiği harmanlanmış öğrenme ortamlarını ve hatta bir veya iki tamamen çevrimiçi ders almayı isteyebileceklerdir. Özellikle de yüz yüze derslerin kontenjanları dolmuşsa veya öğrenciler masraflarının bir kısmını karşılamak için yarı zamanlı bir işte çalışıyorlarsa, çevrimiçi teknolojilerin desteğini tercih edeceklerdir.

Son olarak, bir sınıf içerisinde veya bir grup içerisinde yer alan öğrenciler arasında önceden sahip olunan bilgiler, dil becerileri ve çalışma stilleri açısından büyük farklılıklar olacaktır. Medya ve teknolojinin akılcı kullanımı, bu farklılıkların ele alınmasını kolaylaştırabilecektir. Dolayısıyla, bir kez daha belirtmek gerekir ki, öğrencilerinizi tanımak ve öğrencilerinize ilişkin bu bilgiyi medya ve teknoloji seçimini yaparken aklınızda tutmak son derece önemlidir. Bu hususu, Bölüm 9’da daha ayrıntılı olarak tartışacağız.

8.2.2 Erişim

Teknoloji seçimine ilişkin karar verirken dikkate aldığımız unsurların belki de en belirleyicisi erişimdir. Bir teknoloji veya medya türü eğitsel açıdan ne kadar güçlü olursa olsun, öğrenciler o teknolojiye veya medya türüne erişemiyorlarsa o teknolojiyi kullanarak öğrenemezler. Örneğin video yayını kampüs dışındaki öğrencilerin dersleri takip etmesi için harika bir araç olabilir, ancak öğrencinin evde İnternet erişimi yoksa veya ders videosunu indirmek veya seyretmek için bir günlük harçlığını harcamak zorundaysa o teknoloji erişilebilir değildir. Erişim zorluğu, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde gKAÇD’lerin kullanımını sınırlamaktadır. Potansiyel öğrencilerin İnternet veya mobil cihaz erişimi olsa da, ki beş milyar insanın halen daha yoktur, tek bir YouTube videosunun indirilmesi bir çalışanın bir günlük ücretine bedeldir. Bkz. Marron, Missen and Greenberg, 2014.

Öğretim amacıyla bilgisayar, tablet veya mobil telefon kullanmak isteyen tüm öğretmenlerin kendilerine şu soruları sorması gerekir:

  • Öğrencilerin bilgisayara, tablet bilgisayara veya mobil telefona erişimleri ile ilgili olarak okulun kurumsal politikası nedir?
  • Öğrenciler istedikleri herhangi bir cihazı kullanabilirler mi yoksa okulun desteklediği sınırlı bir cihaz listesi var mı?
  • Öğretim amacıyla seçilen medya türü veya yazılım, öğrencilerin kullanabileceği cihazların tümüyle uyumlu mu?
  • Varolan ağ altyapısı ilave öğrencilerin yükünü kaldırmaya yeterli mi?
  • Öğrencilerinizden bu cihazları kullanmalarını istediğinizi okuldan birinin bilmesi gerekli mi?

Öğrencilerden kendi cihazlarını sınıfa getirmeleri isteniyorsa (ki giderek daha mantıklı bir çözüm olarak görünmektedir), öğretmenler kendilerine şu soruları sormalıdır:

  • Ne tür bir cihaza gereksinimleri var: Evde İnternet bağlantısı olan bir cihaz mı, öğrencilerin okula getirebilecekleri taşınabilir bir cihaz mı, yoksa hem evde hem okulda kullanabilecekleri türde bir cihaz mı?
  • Cihazlarında ne tür uygulamalar yüklemeleri ve çalıştırmaları gerekiyor?
  • Tüm derslerde aynı cihazı kullanabilecekler mi, yoksa farklı dersler için farklı cihazlara, uygulamalara veya yazılımlara mı ihtiyaçları olacak?
  • Cihazları ve cihazlara yüklü uygulamaları kullanabilmek için öğrencilerin hangi becerilere sahip olması gerekir?
  • Öğrenciler bu becerilere sahip değilse, bu becerileri öğrenmeleri gerekecek mi? Ders içerisinde bu becerileri öğrenmeleri için onlara zaman verilecek mi?

Bir derse veya programa kayıt yaptırmadan önce öğrencilerin (ve eğitmenin) bu soruların yanıtını biliyor olması gerekmektedir. Bu sorulara yanıt verebilmek için, hem siz hem de bölümünüz veya okulunuz öğrencilerin bu cihazları neden kullanacağını bilmelidir. Geçici veya ihtiyari bir çalışma yapmak için öğrencilere dizüstü bilgisayar aldırmanın bir mantığı yoktur. Bu nedenle, eğitmen olarak önceden bir planlama yaparak aşağıdaki sorulara yanıt verebilmeniz gerekir:

  • Öğrenme açısından, öğrencilerin belirli bir cihazı kullanmasının nasıl bir avantajı olacaktır?
  • Öğrenciler sizin dersinizde o cihazı kullanarak nasıl bir çalışma yapacaklar?
  • O çalışmayı yapmak için bir cihaz kullanmalarına gerek var mı, yoksa cihaz kullanmadan da çalışmayı yapabilirler mi? Dersin ölçme-değerlendirmesi, o cihazın kullanımıyla ne kadar bağlantılı?

Okulunuzda öğrencilerin teknolojiye erişimini düzenleyen bir teknoloji kullanım politikası olması işinize yarayacaktır (bkz. Bölüm 8.7). Okulun sizin kullanmak istediğiniz teknolojileri destekleyen bir altyapısı veya o teknolojilere dair bir politikası yoksa, işiniz zorlaşacaktır.

Teknolojiye erişim ve teknoloji seçimi sorusunun yanıtı, hem kurumun vizyonu ve olanaklarına hem de sizin kişisel eğitim amaçlarınıza bağlıdır. Örneğin, öğrenci seçiminde titiz olan elit üniversiteler öğrencilerinin kendi cihazlarını kullanmalarını isteyebilir ve maddi durumu iyi olmayan ve söz konusu cihazın alımında zorlanabilecek az sayıda öğrenciye mali destek verebilir. Buna karşın kurumun vizyonu geleneksel eğitim kurumlarına erişimi olmayan, savunmasız sosyal gruplara mensup, işsiz, düşük gelirli, asgari ücretle çalışan veya mesleğinde ilerlemek için ilave eğitim-öğretime ihtiyaç duyan kişilere erişmekse, o zaman bu kişilerin söz konusu teknolojilere erişiminin olup olmadığını veya kişilerin bu teknolojileri kullanmaya istekli olup olmadığını bilmek önemli olacaktır. Bir kurumun politikası o kurumdan ders almak isteyen herkese açık erişim sağlamak ise, öğrencilerin evinde belli cihazların var olması çok önemlidir.

Dikkate alınması gereken diğer bir unsur da, engelli öğrencilerdir. Farklı engel gruplarına yönelik olarak, metin tabanlı (işitme engelliler için) ya da ses tabanlı (görme engelliler için) alternatif seçenekler sunulması gerekebilir. Neyse ki, Evrensel Tasarım standartları başlığı altında varolan yerleşmiş standartlar ve uygulamalar bulunmaktadır. Evrensel Tasarım şöyle tanımlanmaktadır:

Öğrenme Amaçlı Evrensel Tasarım, öğretimin çeşitli öğrenci gruplarının gereksinimlerine yanıt verecek şekilde tasarlanmasıdır. Evrensel tasarlanan dersler, bilgi aktarımında birden fazla yol kullanmak ve öğrenmeyi değerlendirirken esnek yöntemler işe koşmak suretiyle tüm öğrencilerin gereksinimlerine yanıt vermeyi amaçlar. Öğrenme Amaçlı Evrensel Tasarım, öğrencilerin ilgilerine yönelik olarak da çeşitli yol ve yöntemler kullanır. Evrensel tasarlanan dersler, belirli bir öğrenci grubu veya engel grubu düşünülerek hazırlanan dersler değildir. Aksine, çok daha geniş kapsamlı bir grubun öğrenme ihtiyaçlarına yanıt vermek üzere tasarlanırlar.

Brokop, F. (2008)

Öğrenme ve öğretmeyi destekleyen bir birime sahip olan kurumların çoğu, derslerin evrensel tasarım standartlarına uyumlu olmasının sağlanmasında öğretim elemanlarına destek verirler. Örneğin BCcampus’de, erişilebilirlik standartlarına uygun web tabanlı materyaller hazırlamaya yönelik çok faydalı bir rehber bulunmaktadır. Aynı şekilde Norquest ve eCampus Alberta da, engelli kişilerin erişebileceği çevrimiçi materyallerin hazırlanmasına yönelik daha detaylı bir rehber yayımlamıştır.

8.2.3 Teknoloji destekli öğrenmeyle ilgili farklılıklar

Farklı öğrencilerin farklı türdeki medya veya teknolojiye ilişkin farklı tercihleri olabileceği açıktır. Öğretim tasarımı, bu farklılıkların yol açtığı gereksinime yanıt verecektir. Örneğin eğer öğrenciler ‘görsel’ öğrenenlerse öğrencilere şemalar ve çizimler sağlanacak, işitsel öğrencilerse ders anlatımları ve ses dosyaları kullanılacaktır. Dolayısıyla, baskın öğrenme stillerinin belirlenmesinin medya ve teknoloji seçimi için bize güçlü kriterler verdiğini söyleyebiliriz. Tabii ki herşey bu kadar basit değil…

Öğrenme stilleri ve öğretim materyallerinin tasarımı üzerine yapılan araştırma çalışmalarını ele aldığı incelemesinde McLoughlin (1999), öğretimin hem bilişsel-algısal öğrenme stillerindeki hem de Kolb’un (1984) yaşantısal öğrenme döngüsündeki farklılıkları gidermek üzere tasarlanabileceği sonucuna varmıştır. Birkaç yıl süreyle Myers-Briggs envanteri kullanılarak Missouri-Columbia Üniversitesi’ne yeni başlayan öğrencilerle yapılan çalışmada  (Schroeder, 1993), yeni öğrencilerin somut düşündüğü ve soyut kavramlardan ya da belirsizlik halinden rahatsız oldukları bulunmuştur.

Bununla birlikte, üniversite eğitiminin önemli bir işlevinin soyut düşünme becerilerini geliştirmek ve öğrencilerin karmaşıklık ve belirsizlikle başa çıkmasına yardımcı olmak olduğu unutulmamalıdır. Perry (1984), yükseköğretimde öğrenmenin gelişimsel bir süreç olduğunu ifade etmiştir. Dolayısıyla, birçok öğrencinin üniversiteye bu tür ‘akademik’ becerilerden yoksun olarak girmesi sürpriz değildir. Aslında, öğrenme stillerinin ve öğrenenler arasındaki farklılıkların sınıflandırılmasında kullanılan diğer yöntemlerin medya ve teknoloji seçimi ve kullanımında uygulanmasında önemli sıkıntılarla karşılaşılmıştır. Laurillard (2001) öğrenme stillerine soyut olarak bakmanın bir fayda sağlamayacağını ifade etmiştir. Öğrenme, bağlam içerisinde ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. Bir konu alanındaki düşünme becerilerinin diğer bir konu alanına aktarılması her zaman başarıyla sonuçlanmayabilir. Düşünmenin, farklı konu alanlarında özel farklı yolları vardır. Örneğin fen bilimlerinin mantıksal-rasyonel düşünce adamlarının her zaman düşünceli eşler veya iyi edebiyat eleştirmenleri olacağını söyleyemeyiz.

Üniversite eğitiminin bir kısmı da, belli bir konu alanı içerisindeki baskın düşünme biçimlerini anlamak ve mümkünse sorgulamaktır. Öğrenci merkezli öğretim önemlidir, ancak öğrencilerin bir konu alanının doğasında varolan mantığı, standartları ve değerleri anlayabilmesi gerekir. Öğrencilerin, ayrıca, sınırların dışında düşünmeye itilmesi gerekir. Bütün bunlar öğrencilerin tercih ettiği öğrenme stiliyle çelişebilir. Aslında öğretim yönteminin öğrenme stilleriyle eşleştirilmesinin etkinliğine dair yapılan araştırmaların sonuçları tartışmaya açıktır. Örneğin Central Florida Üniversitesi’nden Dziuban ve arkadaşları (2000), Long’un öğrenme stillerinin reaktif davranış analizini hem yüz yüze derslerde hem de Web tabanlı çevrimiçi sınıflarda uygulamıştır. Araştırmanın sonunda, öğrenme stillerinin çevrimiçi dersleri bırakmayı yordadığına veya bağımsız öğrenenlerin diğerleriyle karşılaştırıldığında çevrimiçi ortamlarda daha başarılı olduğuna dair bir bulguya rastlanmamıştır.

Öğrenme stillerinin ders tasarımına bir rehber olma anlamında sınırlı olması, öğrencilerin sahip oldukları farklılıkları göz ardı etmemiz anlamına gelmez. Ders tasarımında mutlaka öğrencinin olduğu noktadan başlamalıyız. Özellikle de yükseköğretim düzeyinde, öğrencileri, kişisel deneyimlere dayalı somut öğrenmeden yeni bağlam ve durumlara uygulanabilecek soyut, yansıtıcı öğrenmeye taşımalıyız. Bölüm 7‘de gördüğümüz gibi, teknoloji bu anlamda oldukça faydalı olabilir.

Dolayısıyla, ders tasarlarken aynı ders içerisinde öğrencilere farklı seçenekler sunmak önemlidir. Bunu yapmanın bir yolu dersi çok iyi yapılandırmak suretiyle bir yandan ‘temel’ bilgiyi bütün öğrencilerin erişimine uygun hale getirirken diğer yandan yeni veya farklı içerik arayışında olan öğrencilere de yeterli olanağı sağlayabilmektir. İçeriğin metin, şekil, grafik ve video gibi çeşitli medya türlerinde hazırlanmış ve dersin konusuna temel oluşturan ilkelerle doğrudan bağlantılı somut örneklerle bezenmiş olması gerekir. Bölüm 10’da da göreceğimiz gibi, açık eğitim kaynaklarının giderek daha erişilebilir olması, içeriğin ‘zenginliği’ni daha olanaklı ve uygulanabilir hale getirmektedir.

Benzer şekilde, öğrencilerin gerçekleştirebileceği etkinlik yelpazesi de teknoloji sayesinde giderek genişlemektedir: Web üzerinde araştırma yapmak, kaynaklara erişip okumak, çevrimiçi tartışma forumlarına katılmak, eşzamanlı sunumlar yapmak, elektronik portfolyolar aracılığıyla değerlendirme yapmak ve çevrimiçi grup çalışmalarına katılmak gibi. Bu etkinliklerin çeşitliliğinin artması, farklı öğrenci tercih ve gereksinimlerinin de giderek daha fazla karşılanmasına neden olmakta ve öğrencileri ilk başta kendilerini rahatsız hissedebildikleri öğrenme yaklaşımları ve etkinliklerine daha çok katılmaya teşvik etmektedir.

Bu tür tasarım yaklaşımları, farklı öğrenme stillerine yanıt vermede aynı dersin farklı biçimlerde geliştirilmesinden daha etkilidir. Zaten, farklı öğrenme stilleri için aynı dersin farklı biçimlerinin geliştirilmesi çoğu durumda pratik bir uygulama değildir. Sonuç olarak, her öğrenme stili için bir medya türü kullanmak yerine ders içerisinde çok çeşitli medya türlerinin (metin, ses, video, bilgisayar ve İnternet gibi) tüm öğrencilerin kullanımına sunulmasını sağlamak daha faydalı olacaktır.

Son olarak, dijital teknolojiler aracılığıyla öğrenme konusunda öğrenci tercihleri ile ilgili varsayımda bulunurken dikkatli olunmalıdır. Mark Prensky ve Don Tapscott gibi teknoloji destekçileri, günümüzün ‘dijital yerli’lerinin daha önceki nesillerden farklı olduğunu ve dijital bir evren içerisinde yaşayan günümüz öğrencilerinin öğrenmeyi de dijital bir ağ içerisinde gerçekleştirmeyi tercih ettiğini iddia etmektedir. Bunun yanı sıra, öğretim elemanları öğrencilerin ileri düzey teknolojilere olan erişimini hafife alma eğilimindedir. Özellikle de profesörlerin genellikle yeni teknolojileri daha geç benimsediği düşünüldüğünde bu durumun doğru olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla, eğer yapabiliyorsanız, öğrencilerinizin kullandığı cihazlar ve teknolojilere ilişkin güncel bilgileri edinmeye gayret etmenizi önerebilirim.

Diğer taraftan, bütün öğrencilerin ‘dijital okuryazar’ olduklarını ve öğretim ortamlarında yeni teknolojilerin kullanılmasını talep ettiklerini varsaymak son derece tehlikeli olabilir. Avrupa, Asya, Kuzey Amerika, Avusturalya ve Güney Afrika’da yer alan ülkelerdeki araştırma sonuçları da dahil olmak üzere ‘dijital yerli’lere dair 200’ün üzerinde çalışmanın yer aldığı alanyazın taramasında Jones ve Shao (2011) şu bulgulara ulaşmıştır:

  • öğrencilerin dijital medya bilgisi ve kullanım düzeyleri birbirinden farklıdır;
  • dijital okuryazarlık konusunda öğrenciler ve öğretmenler arasındaki fark hala kapatılamamıştır, ancak kapatılamayacak kadar geniş bir uçurum da bulunmamaktadır;
  • üniversite öğrencilerinin, okula başlarken okulun veya öğretim elemanlarının karşılayamayacağı teknolojik beklentilere sahip olduklarına dair yeterli kanıt yoktur;
  • öğrenciler, iyi yapılandırılmış, iyi açıklanmış ve dersin ve programın içerisinde uygun şekilde yerleştirilmiş olan yeni teknolojilerle desteklenen öğrenme ve öğretme stratejilerine olumlu bakmaktadır; ancak öğrenciler arasında pedagojinin değişmesi gerektiği veya daha geniş bir işbirliği gibi bastırılmış talepleri olduğuna dair bir kanıt yoktur;
  • üniversite altyapısının, teknoloji politikalarının ve öğretim hedeflerinin geliştirilmesi (veya oluşturulması), yeni nesil öğrencilerin taleplerine karşılık vermek üzere zorlama bir eylem değil üniversitenin gerçekleştirmek istediği doğal bir çaba olmalıdır;
  •  bulgular, genç öğrencilerin nesilsel bir grup oluşturmadığına ve tutarlı ya da nesilsel, örgütlü bir talepte bulunmadıklarına işaret etmektedir.

British Columbia Üniversitesi’ne devam eden lisansüstü öğrencilerle öğrenme teknolojileri konusunda yapılan görüşmelerde, öğrenciler başarılarına katkı sağladığı sürece (bir öğrencinin kelimeleriyle ‘eğer daha iyi notlar almamı sağlayacaksa’) öğrenmek için teknoloji kullanmaktan mutlu olacaklarını ifade etmişler, ancak hangi teknolojinin en iyi olduğuna ilişkin kararın öğretmenin sorumluluğunda olduğunu vurgulamışlardır.

Bunun yanı sıra, Jones ve Shao’nun ne söylemediğine de dikkat etmemiz gerekir. Jones ve Shao sosyal medyanın, kişisel öğrenme ortamlarının veya işbirliğine dayalı öğrenmenin uygun olmadığını ya da öğrencilerin ve işgücünün ihtiyaçlarının değişmediğini veya önemsiz olduğunu söylemiyor. Aksine, belli bir nesile mensup öğrencilerin neyi talep ettiklerine dair hatalı bir bakış açısından ziyade, bu araçların veya yaklaşımların kullanımının tüm öğrencilerin ihtiyaçlarına, konu alanının ihtiyaç duyduklarına ve dijital çağın gerektirdiği öğrenme hedeflerine bütüncül bir bakışı temel alması gerektiğini söylüyor.

Özet olarak, teknolojinin öğretim ortamlarına uygun ve akıllıca bir biçimde uygulanmasının en büyük avantajı, öğrencilerin farklı yollarla öğrenmelerine olanak sağlamak ve öğretimi öğrenciler arasındaki farklara daha iyi yanıt verecek şekilde uyarlayabilmektir. Dolayısıyla medya seçiminde ilk adımınız öğrencilerinizi tanımak, öğrencilerinizin sahip olduğu benzerlik ve farklılıkları bilmek, hangi teknolojilere erişimlerinin olduğunu ve dersinizle ilgili hangi dijital becerilere sahip olup olmadıkları konusunda bilgi sahibi olmaktır.

8.2.4 Öğrencilerinizle ilgili bilmeniz gerekenler

Öğrencilerinizi tanımanız çok önemlidir. Medya ve teknolojiye ilişkin karar vererek uygun bir ortam oluşturmak için aşağıdaki bilgilere ihtiyaç duyarsınız:

  1. Kurumunuzun, bölümünüzün veya ana bilim dalınızın erişime ilişkin vizyonu veya politikası nedir? İstenen teknolojiye erişimi olmayan öğrenciler nasıl desteklenecek?
  2. Öğrencilerinizin demografisi nasıl? Kullanmayı düşündüğünüz teknoloji bu öğrenciler için ne kadar uygun?
  3. Eğer öğrencileriniz kısmen de olsa çevrimiçi öğrenim göreceklerse, evde veya işyerinde hangi teknolojilere düzenli olarak erişebiliyorlar?
  4. Eğer öğrencileriniz kısmen de olsa kampüste yüz yüze öğrenim göreceklerse, öğrencilerin sınıfta cihaz kullanımına ilişkin olarak sizin veya bölümünüzün politikası nedir veya ne olmalıdır?
  5. Programa başlamadan önce öğrencileriniz hangi dijital becerilere sahip olmalarını bekliyorsunuz?
  6. Öğrencilerin teknolojiye erişimlerini kendilerinin sağlamaları bekleniyorsa, böyle bir teknolojinin satın alımını veya kullanımını şart koşacak kadar eşsiz bir öğretim deneyimi sunabilecek misiniz?
  7. Öğrencileriniz programınıza hangi öğrenme yaklaşımlarını getirecektir?  Bu ön yaklaşımlar, dersinizi yapma şeklinizle ne kadar uyuşmaktadır? Öğrenmeye ilişkin öğrenci farklılıklarını gidermede teknoloji nasıl kullanılabilir?

Bu soruları yanıtlayabilmek için gereken bilgilere erişmenin birçok yolu var. Çoğu durumda yetersiz kanıtlar veya verileri kullanarak karar vermek durumunda kalacak olsanız da, potansiyel öğrencileriniz hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olursanız medya ve teknolojiye ilişkin kararınız o kadar yerinde olacaktır. Çok çeşitli ve farklı bir öğrenci profiline sahip olacağınızı ve öğretiminizi tasarlarken bu çeşitliliği dikkate almanız gerektiğini asla unutmayınız.

Etkinlik 8.2: Öğrencilerinizi tanıyın

Bu soruların kaç tanesini hiç düşünmeden yanıtlayabiliyorsunuz?

Soruları yanıtlayabilmek için ne tür bilgilere ihtiyacınız var ve bu bilgilere nereden erişebilirsiniz?

Kaynakça

BCcampus and CAPER-BC (2015) B.C. Open Textbook Accessibility Toolkit Victoria BC: BCcampus.

Brokop, F. (2008) Accessibility to E-Learning for Persons With Disabilities: Strategies, Guidelines, and Standards Edmonton AB: NorQuest College/eCampus Alberta

Dziuban, C. et al. (2000) Reactive behavior patterns go online  The Journal of Staff, Program and Organizational Development, Vol. 17, No.3

Jones, C. and Shao, B. (2011) The Net Generation and Digital Natives: Implications for Higher Education Milton Keynes: Open University/Higher Education Academy

Kolb. D. (1984) Experiential Learning: Experience as the source of learning and developmentEnglewood Cliffs NJ: Prentice Hall

Laurillard, D. (2001) Rethinking University Teaching: A Conversational Framework for the Effective Use of Learning Technologies New York/London: Routledge

Marron, D. Missen, C. and Greenberg, J. (2014) Lo-Fi to Hi-Fi”: A New Way of Conceptualizing Metadata in Underserved Areas with the eGranary Digital Library Austin TX: International Conference on Dublin Core and Metadata Applications

McCoughlin, C. (1999) The implictions of the research literature on learning styles for the design of instructional material Australian Journal of Educational Technology, Vol. 15, No. 3

NorQuest College (2008) Accessibility to E-Learning for Persons With Disabilities: Strategies, Guidelines, and Standards Edmonton AB: ECampusAlberta

Perry, W. (1970) Forms of intellectual development and ethical development in the college years: a scheme New York: Holt, Rinehart and Winston

Prensky, M. (2001) ‘Digital natives, Digital Immigrants’ On the Horizon Vol. 9, No. 5

Schroeder, C. (1993) New students – new learning styles, Change, Sept.-Oct

Lisans

 Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisans için ikon

Dijital Çağda Öğretim Copyright © by A.W. (Tony) Bates is licensed under a Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisans, except where otherwise noted.

Bu Kitabı Paylaş

Geri bildirim / Hatalar

Yorumlar kapalıdır.