BÖLÜM 9: DERS VERME BİÇİMLERİ
9.2 DERS VERME BİÇİMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Birçok araştırmanın sonuçlarına bakıldığında, öğretim üyelerinin büyük bir çoğunluğunun halen daha çevrimiçi öğrenmenin veya uzaktan öğretimin sınıf içi öğretime kıyasla daha niteliksiz olduğuna inandığı görülmektedir (örneğin bkz. Jaschik & Letterman, 2014). Aslında, bu fikri destekleyen bilimsel temelli bir kanıt bulunmamaktadır. Bugüne kadar yapılan araştırmalardan edinilen bulgular, yüz yüze öğretim ile çevrimiçi veya uzaktan öğretim arasında bir fark olmadığını, ancak harmanlanmış öğrenmenin öğrenme performansı açısından yüz yüze öğretimden daha avantajlı olduğunu göstermektedir (örneğin bkz. Means vd., 2009).
9.2.1 Uzaktan eğitimin çevrimiçi öğrenme üzerindeki etkisi
Uzaktan eğitimde daha önce yaşanan gelişmelerden çok şey öğrenebiliriz. Kullanılan teknoloji farklı olsa da, tamamen çevrimiçi öğrenme dediğimiz şey aslında uzaktan eğitimin farklı bir biçiminden başka birşey değil…
Uzaktan eğitimle ilgili bugüne kadar çok şey yazıldı (örneğin bkz. Wedemeyer, 1981; Peters, 1983; Holmberg, 1989; Keegan, 1990; Moore & Kearsley, 1996; Peters, 2002; Bates, 2005; Evans vd., 2008); ama kavramsal olarak baktığımızda oldukça basit bir fikirden bahsediyoruz: öğrencilerin öğretmenle yüz yüze bir iletişiminin olmadığı, kendi istedikleri zaman, kendi istedikleri bir mekanda (ev, işyeri veya öğrenme merkezi gibi) çalıştıkları ve öğrendikleri ancak öğrenme desteği veya ölçme-değerlendirmeyi gerçekleştiren öğretmen veya öğretim elemanıyla bir şekilde (özellikle de günümüzde İnternet aracılığıyla) bağlantıda olduğu bir sistem.
Uzaktan eğitim, çok uzun zamandır var… Hıristiyanlıkta Pavlus’un Korintlilere yazdığı mektubun (M.S. 53-57) uzaktan eğitimin ilk biçimlerinden biri olduğu bile tartışılabilir. Uzaktan eğitimle ilk lisans derecesi, 1858 yılında Londra Üniversitesi (İngiltere) tarafından mektupla öğretim sonucunda verilmiştir. Bu uzaktan eğitim programında okuma listeleri öğrencilere postayla gönderilmiş, öğrenciler kampüs öğrencileriyle aynı sınavlara girmişlerdir. Maddi durumu iyi olan öğrencilerin, bu süreçte çalışmak için özel öğretmen tuttukları söylenmektedir. Ama program genelde daha az varlıklı ailelerin çocuklarına yükseköğretim olanağı sağlamıştı; hatta bu nedenle Viktorya dönemi yazarı Charles Dickens bu programı Halkın Üniversitesi olarak adlandırmıştı. Londra Üniversitesi Uluslararası Programları adı altında farklı bir isimle günümüzde de devam eden program, dünya çapında 50 binden fazla öğrenciye hizmet vermektedir.
Kuzey Amerika’da hükümetin arazi tahsis ettiği ilk üniversitelerin birçoğu (ABD’de Penn Eyalet Üniversitesi, Wisconsin Üniversitesi ve New Mexico Üniversitesi veya Kanada’da Saskatchewan Üniversitesi veya British Columbia Üniversitesi gibi), eyalet veya il düzeyinde sorumluluk ve yükümlülük sahibiydi. Sonuç olarak bu eğitim kurumlarının uzun ve köklü bir uzaktan eğitim geçmişi bulunmaktadır. Bu kurumlarda verilen uzaktan eğitim programlarının büyük çoğunluğu, eyalet veya ilde ikamet eden çiftçiler, öğretmenler ve sağlık görevlilieri için tasarlanmış sürekli eğitim etkinlikleri biçimindeydi. Bu programlar, artık bugün lisans ve lisansüstü programları kapsayacak şekilde genişlemiş durumdadır. Hem ilk ve ortaöğretim hem de yükseköğretim düzeyinde kapsamlı bir uzaktan eğitim geçmişine sahip olan diğer bir ülke de Avusturalya’dır.
Bu üniversitelerin bir çoğundan alınan diplomalar, yüz yüze öğretim sonunda alınan diplomalarla aynı tanınırlığa sahiptir. Örneğin 1936 yılından bu yana uzaktan eğitim programları yürütmekte olan British Columbia Üniversitesi’nde verilen öğrenci transkriptlerinde, derslerin uzaktan veya kampüste yüz yüze alınmış olması herhangi bir farklılık yaratmamaktadır; çünkü bütün öğrenciler aynı sınavlara girmektedir.
Uzaktan eğitimle ilgili olarak İngiltere’nin Açık Üniversitesi’nin 1970’lerde öncülük yaptığı ve daha sonra uzaktan eğitim yapan Kuzey Amerika üniversiteleri tarafından da benimsenen diğer bir unsur, ADDIE modeline dayanan ancak uzaktan öğrenen öğrencilerin ihtiyaçlarına göre uyarlanan ders tasarım sürecidir. Bu süreçte, öğrenme çıktılarının önceden belirlenmesi, nitelikli çokluortam öğrenme materyallerinin hazırlanması, öğrenci etkinliklerinin ve katılımının planlanması ve güçlü bir öğrenci desteği özellikle vurgulanmıştır. Sonuç olarak, uzaktan eğitim programları yürüten üniversiteler 1990’larda çevrimiçi öğrenme macerasına hazırlıklı bir hale gelmiştir. Bu üniversiteler, çevrimiçi programlara katılan öğrencilerin yüz yüze programlara kayıtlı öğrencilerle hemen hemen aynı başarıya sahip olduklarını görmüştür (kampüs öğrencileri arasında dersleri tamamlama oranı yaklaşık %5-10’dur – bkz. Ontario, 2011). Uzaktan eğitim öğrencilerinin genellikle tam zamanlı işlerde çalıştıkları ve eşleri/çocukları olduğu düşünüldüğünde oldukça ilginç bir istatistikle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
Uzaktan eğitimin ‘soyağacını’ ve nitelikli uluslararası eğitim kurumları tarafından yapılan uzaktan eğitim çalışmalarını bilmekte fayda görüyorum. Nitekim, özellikle de ABD’deki ticari diploma mekanizmaları, uzaktan eğitimin niteliksiz olduğuna dair çok da haklı olmayan ününe ne yazık ki önemli katkı sağlamıştır. Tüm öğretim süreçlerinde olduğu gibi, uzaktan eğitim de iyi veya kötü yapılabilir. Uzaktan eğitimin nitelikli kamu kuruluşları tarafından profesyonel olarak ve kaliteli bir şekilde tasarlanıp yürütüldüğü zaman, tam zamanlı bir işte çalışan yetişkinlerin, uzak bölgelerde yaşadığı için eğitime tam zamanlı erişimi olmayan kişilerin veya programlarına ekstra bir veya iki ders daha eklemek isteyen ya da kısmi zamanlı çalıştıkları için daha esnek bir ders programına ihtiyacı olan kampüs öğrencilerinin gereksinimlerine yanıt veren oldukça başarılı sistemler olabileceği görülmüştür. Bununla birlikte, üniversiteler, kolejler ve okullar bunu ancak üst düzey nitelikli tasarım standartlarını karşılayarak başarabilmişlerdir.
Aynı zamanda, sayıları az da olsa, verdikleri kampüs derslerinde uzaktan eğitimden bağımsız olarak çevrimiçi veya bilgisayar destekli öğrenmede çok iyi örnekler geliştiren öğretmenler ve öğretim elemanları bulunmaktadır. Daha 1970’lerin başlarında New Jersey Teknoloji Enstitüsü’nde çevrimiçi veya harmanlanmış öğrenme denemeleri yapan Roxanne Hiltz ve Murray Turoff, Ontario Eğitim Çalışmaları Enstitüsü’nde çalışan Marlene Scardamalia ve Paul Bereiter ile Simon Fraser Üniversitesi’nden Linda Harasim, kampüste veya okul ortamında çevrimiçi işbirliğine dayalı öğrenme ve bilgi oluşturma konularında önemli çalışmalar gerçekleştirmişlerdir.
Bununla birlikte, çevrimiçi öğrenmeye aşina olmayan birçok okulda veya üniversitede görev yapan öğretmen ve öğretim elemanları bu iyi örnekleri alıp uygulamak yerine, sınıf içi yüz yüze öğretim için kullandıkları yöntem ve teknikleri harmanlanmış ve çevrimiçi öğrenme ortamlarında taklit ederek kullanmışlardır. Elbette ki, yüz yüze öğretimin çevrimiçi ortamlarda hiçbir uyarlama yapılmadan taklit edildiği bu uygulamaların kötü ve hatta feci sonuçlara yol açtığını söylemeye gerek yok…
9.2.2 Araştırmalar bize ne söylüyor?
Yüz yüze öğretimi farklı teknolojilerle karşılaştıran binlerce araştırma çalışması yapılmıştır: televizyondan yayınlanan dersler, bilgisayar tabanlı öğrenme, çevrimiçi öğrenme veya uzaktan eğitim… Çevrimiçi öğrenmeye ilişkin olarak birçok meta-analiz çalışması da yapılmıştır. Bu çalışmalardan biri, ‘iyi yürütülmüş bilimsel çalışmaların’ (genellikle karşılaştırma veya yarı-deneysel yöntemle yapılan çalışmaların) sonuçlarını bir araya getirmiştir (Means vd., 2011; Barnard vd., 2014). ‘İyi yürütülen’ meta analiz çalışmalarının hemen hemen tümü, öğretim yöntemlerinin öğrenme veya performans üzerindeki etkisine ilişkin anlamlı bir fark bulamamıştır.
Örneğin, ABD Eğitim Bakanlığı adına harmanlanmış ve çevrimiçi öğrenme konusunda yapılan araştırmaları derleyen kapsamlı bir meta analiz çalışmasında Means ve arkadaşları (2011) şu sonuca varmıştır:
Çevrimiçi ve yüz yüze öğretimin harmanlanmış biçimini geleneksel yüz yüze derslerle karşılaştıran deneysel ve yarı-deneysel çalışmalarda, harmanlanmış öğretimin daha etkili olduğu görülmüştür. Bu sonuç, harmanlanmış ve hibrit yaklaşımların tasarlanması ve yürütülmesine yönelik çabaların da gerekçesini ortaya koymaktadır. Kendi başına kullanıldığında ise, çevrimiçi öğrenmenin geleneksel sınıf öğretimi kadar etkili olduğu, ancak sınıf öğretiminden daha etkili olmadığı görülmüştür..
Means ve arkadaşları, öğrencilerin görevler için harcadığı zaman açısından harmanlanmış öğrenmenin daha iyi bir performans gösterdiğini söylemiştir. Bu sonuç, diğer çalışmalardan da edinilen ortak bir bulguya işaret etmektedir: Aradaki farkın ders verme biçimlerinin dışındaki faktörlerden kaynaklandığı… Kırk yıldır yapılan araştırma çalışmalarını kapsayan ‘iyi yürütülmüş’ karşılaştırmalı çalışmaları belirleyen Tamim ve arkadaşları (2011), teknolojiyle çalışan öğrencilerin teknoloji olmadan çalışan öğrencilerden az da olsa daha iyi performans gösterdiğini buldular. Ancak, ölçülen fark oldukça zayıf bir farktı ve yazarlar sonucu şöyle yorumladılar:
teknoloji müdahalesinin biçiminden çok öğretim amaçları, pedagoji, öğretmenlerin etkinliği, konu alanı, yaş düzeyi, kullanılan teknolojinin uygunluğu ve muhtemelen diğer bir takım faktörlerin etki boyutu üzerinde daha güçlü bir tesire sahip olduğu tartışılabilir.
Öğrenmeyi etkileyen çok farklı değişkenler ve koşulların varlığı nedeniyle, öğrenmeye ilişkin araştırma yapmak kolay bir iş değildir. Aslına bakılırsa, bizim incelememiz gereken yalnızca teknolojinin nasıl kullanıldığı değil, değişkenler olmalıdır. Diğer bir deyişle, öncelikle Wilbur Schramm’ın 1977 yılında sorduğu bir soruyu sormalıyız:
Farklı medya türleri ne tür öğrenmeyi hangi koşullar altında kolaylaştırıyor?
Daha sonrasında ders verme biçimleri ile ilgili karar verebilmek için, hangi yöntemin en iyi olduğu yerine şu soruyu sormalıyız:
Yüz yüze, harmanlanmış veya tamamen çevrimiçi öğrenmeyi, en iyi ve en etkili hangi koşullar altında kullanabiliriz?
Neyse ki, bu soruya yanıt vermemizde bize rehberlik edecek çok sayıda araştırma ve iyi uygulama örnekleri bulunmaktadır; en azından harmanlanmış ve çevrimiçi öğrenmeyle ilgili (örneğin bkz. Anderson, 2008; Picciano vd., 2013; Halverson vd., 2013; Zawacki-Richter & Anderson, 2014). İşe bakın ki, birçok şeyi çevrimiçi olarak yapabildiğimiz dijital çağda yüz yüze öğretimin kendine özgü potansiyeli ile ilgili ‘iyi’ araştırmalara rastlamak oldukça güç…
9.2.3 Yüz yüze öğretimin egemenliği tehdit altında mı?
Öğrenme performansı açısından çevrimiçi öğrenme ile yüz yüze öğretimi karşılaştıran (ve çoğu bir sonuca ulaşmayan) çok sayıda çalışma olsa da, harmanlanmış öğrenme ortamlarında neyin en iyi çevrimiçi olarak ve neyin en iyi yüz yüze yapılabileceğine dair kararları almamıza ya da çevrimiçi öğrenmenin sınıf içi öğretimden hangi koşullar altında daha iyi olduğunu görmemize yardımcı olacak bir bulgu veya kuram bulmak zordur. Genel kanı, yaygınlığı ve egemenliği nedeniyle yüz yüze öğretimin varsayılan seçenek olduğu ve çevrimiçi öğrenmenin yalnızca koşullar yüz yüze öğretime olanak tanımadığında (örneğin öğrenciler kampüse gidemediğinde veya sınıf mevcutları etkileşime izin vermeyecek kadar kalabalık olduğunda) kullanıldığıdır.
Bununla birlikte günümüzde çevrimiçi öğrenme o kadar yaygınlaştı ve etkili hale geldi ki, artık şu soruyu sormanın zamanıdır:
Yüz yüze öğretimi çevrimiçi öğrenmeden pedagojik olarak farklı yapan eşsiz özellikleri nelerdir?
Yüz yüze öğretimin kendine özgü, eşsiz pedagojik bir özelliğinin olmaması da mümkün elbette; ancak ‘kampüsün sihri’ (Sarma, 2013) ve elit kampüs eğitiminin ya da daha doğrusu kamu finansmanlı kampüs eğitiminin pahalı öğrenim ücretlerine ilişkin söylemler nedeniyle, yüz yüze öğretimi neyin bu kadar ‘özel’ yaptığı ile ilgili kanıta dayalı bir kurama sahip olmanın zamanı gelmiştir. Bu konuyu, Bölüm 9.6’da ayrıntılı olarak konuşacağız.
Bu arada, sonraki kısımlarda hangi ders verme biçiminin (yüz yüze, harmanlanmış veya çevrimiçi) kullanılacağına nasıl karar vereceğimize yoğunlaşacağız.
Etkinlik 9.2 Kampüsün büyüsü
1. ‘Kampüsün büyüsü’nü betimleyebilir misiniz? Size göre çevrimiçi öğretimle karşılaştırdığınızda yüz yüze öğretimi daha özel yapan nedir? En önemli olduğunu düşündüğünüz üç şeyi yazınız.
2. Aynı şeyi çevrimiçi öğretim için de yapabilir misiniz? Eğer yapamıyorsanız, sizce kampüsü bu kadar özel yapan şey nedir?
Lütfen yorumlarınızı aşağıdaki alanda paylaşınız.
Kaynakça
Anderson, A. (ed.) (2008) The Theory and Practice of Online Learning Athabasca AB: Athabasca University Press
Barnard, R. et al. (2014) Detecting bias in meta-analyses of distance education research: big pictures we can rely on Distance Education Vol. 35, No. 3
Bates, A.W. (2005) Technology, e-Learning and Distance Education London/New York: Routledge
Evans, T., Haughey, M. and Murphy, D. (2008) International Handbook of Distance Education Bingley UK: Emerald Publishing
Halverson, L. R., Graham, C. R., Spring, K. J., & Drysdale, J. S. (2012). ‘An analysis of high impact scholarship and publication trends in blended learning’ Distance Education, Vol. 33, No. 3
Holmberg, B. (1989) Theory and Practice of Distance Education New York: Routledge
Jaschik, S. and Letterman, D. (2014) The 2014 Inside Higher Ed Survey of Faculty Attitudes to Technology Washington DC: Inside Higher Ed
Keegan, D. (ed.) (1990) Theoretical Principles of Distance Education London/New York: Routledge
Means, B. et al. (2009) Evaluation of Evidence-Based Practices in Online Learning: A Meta-Analysis and Review of Online Learning Studies Washington, DC: US Department of Education
Moore, M. and Kearsley, G. (1996) Distance Education: A Systems View Belmont CA: Wadsworth
Ontario (2011) Fact Sheet Summary of Ontario eLearning Surveys of Publicly Assisted PSE Institutions Toronto: Ministry of Training, Colleges and Universities
Peters, O. (1983) Distance education and industrial production, in Sewart et al. (eds.) Distance Education: International Perspectives London: Croom Helm
Peters, O. (2002) Distance Education in Transition: New Trends and Challenges Oldenberg FGR: Biblothecks und Informationssystemder Carl von Ossietzky Universität Oldenberg
Picciano, A., Dziuban, C. and & Graham, C. (eds.), Blended Learning: Research Perspectives, Volume 2. New York: Routledge, 2013
Schramm, W. (1977) Big Media, Little Media Beverley Hills CA/London: Sage
Sarma, S. (2013) The Magic of the Campus Boston MA: LINC 2013 conference (recorded presentation)
Tamim, R. et al. (2011) ‘What Forty Years of Research Says About the Impact of Technology on Learning: A Second-Order Meta-Analysis and Validation Study’ Review of Educational Research, Vol. 81, No. 1
Wedemeyer, C. (1981) Learning at the Back Door: Reflections on Non-traditional Learning in the Lifespan Madison: University of Wisconsin Press
Zawacki-Richter, O. and Anderson, T. (eds.) (2014) Online Distance Education: Towards a Research Agenda Athabasca AB: AU Press, pp. 508
Geri bildirim / Hatalar